İnsan bu dağları, bu yeşili izlerken de beslenir. Bu tertemiz hava besler insanı. Göz doyar, gönül doyar. Bilmem ki, sıla özlemenin ruhumuzun yakınlığa, sevgiye, muhabbete duyduğu o ihtiyaçtan kaynaklandığını düşünür müsünüz?
Bendeniz öyle bir arzuyla sılaya yöneldiğimizi düşündüğüm gibi köyün türlü güzelliğini yaşamak, teneffüs etmek üzere özümüzden derin bir talebin geldiğini de düşünürüm. Çünkü burada duyduğum kuş seslerine, şu serin rüzgâra, heybetli ormanlara, güzelim ağaçlara ve sayıya hesaba gelmeyen güzelliklere muhtaç olduğumuzu duyarım.
Uzak yerlerde ruhumuz bir aşinaya, bir akrabaya, yakına ve bir dosta ne kadar hasret kalır! Bir tanış, bizi tanıyan biri içimizdeki sevgiyi, muhabbeti uyandırmaya vesile olur. Bu, hep aradığımız bir aşinalık hissidir. Fakat ben, köyüme geldiğim zaman tıpkı sevdiklerim gibi bu güzelim diyarın dağlarını, ağaçlarını, derelerini, ormanlarını, kuşlarını ve sayıya hesaba gelmeyen güzelliklerini kendime aşina ve bana özlem içinde bulurum. Çünkü ben de onları özlemişimdir. Derin derin bakarım onlara. Mesafeleri bakışlarımla kucaklarım. Onlarla arada çok tatlı bir duygudaşlık hâli olur. Kendime mütevazı ve heybetli muhataplar bulmuş gibi sevinirim. Yeryüzünün çok kadim zamanlardan beri yaşayan bir bilgesiyle yeniden bir araya gelmiş gibi olurum.
Şu muhteşem doğa benim için bir ayna oluverir. İçimin sakinliğini ormanların samimi ve heybetli varlığında duyarım. Ruhumda gizlenen âhengi kuşların sesinde bulurum. O İlâhî nefhayı rüzgârın sesinde hissederim. Ve daima bunlardan beslenirim.
Her şeyi öylesine hayran bir şekilde izlerken zamanlar, saatler geçer. Tabiatın sunduğu bu muhteşem sofradan ruhum, kalbim, gönlüm doymuş olarak huzurla kalkarım. Gece göğün derinliğinden bana gülümseyen yıldızlara yönelirim. Ben böyle doyarım.
Yeryüzü her türden nimet yanında sevgi gibi, samimiyet gibi en asil duyguları da bize hissettirmeye devam ettiğine göre o bizi bir de böyle beslemek istiyordur. Ben buna eminim. İş bu güzelliği yazmaya gelince ifadeler mânâyı biraz muğlak bir hale koyuyorlar. Fakat söylemek gerekir ki, bir türlü durmak ve durulmak bilmeyen insan tabiatını sakin kılan şey yine onun beslendiği şu muhteşem tabiatın içinde gizlidir. O bizi maddî olarak beslemeyi bildiği gibi mânen doyurmayı da çok iyi bilir. Ben buna inanırım.