İnsanların dini esaslara uygun bir hayat yaşamamak için ileri sürdükleri bahanelerden bir diğeri de "Gezip eğlenmene bak, bir daha mı geleceğiz dünyaya" anlayışıdır. Kendi varlığının da dünyaya geliş amacının da zerre kadar farkında olmadan yaşamı, hayvanlar gibi yemek ve içmekten ibaret gören kişilerin sayısı yazık ki azımsanmayacak kadar çoktur. ''Allah'ın sana verdikleri içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez.'' Ayetlerdeki emir ve yasaklar hem beşeri hayata, hem de toplum hayatına düzen ve intizam getirir. İnananları adaletin, barış ve kardeşliğin temin edilmesi için çalışmaya sevk eder. İnsanlar ölmeden önce yapmak istedikleri şeylerin içinde Allah'ın rızasını ve ahiret saadetini hedefleyen tek bir şeye dahi yer vermemekte. Bu nasıl bir hayat anlayışıdır ki, öncesi ve sonrası konu edinilmez. Bu nasıl bir çelişkidir ki, Allah'ın emirlerine uymaya çalışan insanlar hataları sebebiyle Allah'tan af dileyerek affedilmeyi umarken, Allah'a inanmasına rağmen Allah yok gibi yaşayan insanlar bu kadar umursamaz olabiliyorlar. Halbuki bilmelidir insan: “Hayatı anlamlı kılan ne yaşadıklarıdır ne de sahip oldukları. Hayatı anlamlı kılan, ahireti için topladıklarıdır. ''Ahiret yerine bu dünya hayatına mı razı oldunuz? Dünya hayatının nimetleri ahiret hayatına oranla pek azdır.'' Hayırlı işler yapma konusunda lütfen acele ediniz ve lütfen birbirinizle yarışınız!. Yapmayacağınız şeyleri söylemeyin. Hayır yapanlara engel olmayın. “Ben yapacağımı yaptım zaten!” deyip kendi nefsinizin esiri olmayın. Veren el olun ve ebedi olan ahiret hayatınız için yatırım yapın.
Şunu asla unutmayın; kefenin cebi yok!.