Müslümanların ve tüm insanlığın kurtuluş reçetesi, Kur’an’da, sünnet-i seniyye’de ve bu ikisinden ortaya çıkan İslam medeniyetinde mevcuttur.. Müslümanlar hatta tüm insanlık olarak bugün yaşadığımız sorunlar değerlerimizle aramıza koyduğumuz mesafenin bir sonucudur. Bahsettiğim değerler hâssaten Müslümanlara ama genelde tüm insanlık aleminin değerleridir.! Bir sokak röportajında duyduklarımın etkisindeyim hala.! Bir vatandaşa soruyorlar; “Atatürk mü Hz. Muhammed mi; hangisini daha çok seviyorsunuz?!” Adam o yayılmış ağzıyla cevap veriyor; “Atatürk bizim kurtarıcımız, onun önünde saygı ile eğiliyorum. Muhammed de kim?! O Arapların “…na koymuş bir sahtekar.!” Bu sahtekar dinsizin ve işledikleri her sahtekarlığın arkasından hemen “Atatürkçülüğe” sığınan bu mahlukatın dediğini duyunca beynimden vurulmuşa döndüm ve Pelin Çift’le Gündem Ötesi programına katılan ve çok kısa bir süre önce Rahmet-i Rahman’a kavuşan merhum Yavuz Bülent Bakiler’in dediklerini hatırladım:
“Atatürk bulunduğu mecliste, dese ki; “İki kere iki, yüzyetmişdokuz eder.”
O mecliste, iki kere ikinin dört ettiğini iddia edecek bir baba yiğit çıkmazdı! Atatürk “Mustafa Kemal” ismini bir kere dahi kullanmamıştır. Mustafa’yı, “M.” Olarak, Kemal’ı da, Kamal olarak kullanmıştır ve çevresinde, ismi ile hitap edebilenler, “Kamal” diye hitap etmiştir. Çünkü öyle istemiştir. Nüfus kütüğünde de, halen Kamal’dır..! O sağken, “Kamalizm” olarak basılmış eserler vardır. Mustafa ve Kemal isimleri arapça olduğu için sevmemiştir. Atatürk hakkında yüzün üzerinde eser okudum.
Öğrendiklerim bilinenlere tamamen zıt. Ben öğrendiklerimi söylediğim zaman, Atatürk’e iftira attığımı, Atatürk düşmanı olduğumu zannediyorlar. Eğer devlet dairesinde çalışsaydım, bunun sıkıntısını yaşardım ama değildim.” {Yavuz Bülent Bakiler (Gündem ötesi-Pelin Çift proğramı)} Söylenecek ne kaldı ki?! Türkistan’dan Batı Sahra’ya, Afrika’dan Balkanlar’a kadar İslam coğrafyasında her biri birer zenginlik olan ırk, dil, mezhep ve meşrep gibi farklılıkların kavga aracı haline getirildiğine bugün birlikte şahid oluyoruz!. Bütün bu yaşananlarda dış müdahalelerin payı elbette göz ardı edilemez. Fakat bu konuda en büyük etkenin kendi iç dinamiklerimiz olduğunu da unutmamamız gerekir. Gerçek şu ki; büyük bir medeniyete sahip olmamıza rağmen bugün yaşadığımız sorunlar, dış etkenlerden daha çok değerlerimizle aramıza koyduğumuz mesafenin bir sonucudur. İslam’ın birlik çağrısından ve Hz. Peygamber’in kuşatıcı davetinden uzak kalmanın bir sonucudur. İslam dünyası acilen bir öze dönüş yolculuğu başlatmak zorundadır.
Müslümanlar kendi imkân ve potansiyelinin farkına varmak ve yaşadığı sorunlara Kur’an, sünnet ve kendi medeniyet köklerinden çözümler bulmak durumundadır.!
Bizlere düşen Kur’an, sünnet ve kendi medeniyetimizle bağımızı güçlendirmektir..
İslam dünyasının toparlanmaya ihtiyacı var.! Yürekleri ve zihinleri vahdet şuuruyla birleştirerek temel meselelerde ortak akıl, yaklaşım ve hareket tarzı geliştirmeli.. Müslümanları aynı hedef ve idealler doğrultusunda bir araya getirecek çalışmalara hız vermek zorundayız. Yoksa çok kısa bir süre sonra iş işten geçmiş olacak.! Müslümanlar için işbirliği geliştirmekten başka çıkış yolu yoktur. Özellikle Filistin ve Gazze ekseninde yaşananlar göstermiştir ki, Müslümanların ilmi, fikri, siyasi, iktisadi, askeri ve benzeri alanlarda işbirliği geliştirmekten ve müşterek kurumsal yapılar oluşturmaktan başka bir çıkış yolu bulunmamaktadır. Çünkü İslam dünyası, ancak o zaman dış müdahalelere maruz kalmadan kendi sorunlarını çözebilecek ve kendi geleceğini inşa etme iradesi gösterebilecektir. Böylece ümmet coğrafyamızı yeniden esenlik yurduna dönüştürecek ve İslam’ın çağlar aşan ilkeleriyle bütün insanlığın yolunu aydınlatacaktır.!
ÎSARKARDEŞLİĞİ Başkanı sıfatıyla diyorum ki; GAZZE BİZİM İÇİN BİRİNCİ ÖNCELİKLİDİR.!
Hayırlı günler diliyorum.
27 EKİM 2025 PAZARTESİ










