Fark ettim ki, çoğu zaman dışarıdaki bir şeye odaklanmakta güçlük yaşıyorum. O şey zaten gelip geçmektedir. Bu yüzden ben daha önemli bir şeyle ilgilenmeliyim. O da bende mevcut olan bir şeydir zaten. Halbuki insanda dışarıdan da beslenen bir huzur hâli vardır. Mesela çalıştıkça huzurumuz artar, vicdanımız kendini rahat hisseder. Çünkü zamanı çalışarak değerlendirmişizdir.
Bu, bende de böyle olmasına karşılık her dâim beni kendine davet eden iç benliğin ısrarı karşısında dikkatim derhal özüme yönelir. Bir tefekkür, bir ibadet hâliyle veya bir yürüyüşle onunla ilgilenmemi ve onu beslememi ister. O an her neyle ilgileniyorsam artık onu bitirip yalnızlık dediğim bir hâle bürünürüm.
Böyle zamanlar beni çok derin bir yalnızlık duygusu kaplar. Bu, anlamak, derinleşmek, tefekkür etmek üzere özümün beni alıp götürdüğü bir iklimdir. Eğer burada huzurluysam dış dünya benim için oldukça silik bir hâle bürünür. Huzursuzsam da bu uzun süreli olmaz. Aynen fırtınayla çalkalanan bir deniz gibi içimin sakinleşmesini beklerim ve o da yavaş yavaş olur.
Bu zamanlar dışarıdan huysuz ve bencil biri gibi görünür insan. Nitekim beni böyle yargılayanlar da olmuştur hayatımda. Halbuki özümün beni davet ettiği o yalnızlık hâli yediğim ekmek, içtiğim su kadar gereklidir. Orada dinlenirim. Kalabalıklarda ve insanlar arasındaki yapay ilişkilerde kaybettiğim kendimi arar ve bulurum. Sosyal hayatın getirdiği o kendimden uzaklaşma hâlini fark ederim ve yeniden kendime gelirim. Duygularım ve düşündüklerim bu yalnızlık zamanlarında çok sağlam bir zemine kavuşur. Böylece vicdanî bir rahatlığa ve huzura kavuşurum.
Bu, benim için oldukça gereklidir. Çünkü bu özün talebidir. Öyle istediği için bu yalnızlık hâline bürünürüm. Ben ne kadar istemesem de hayatımda yaşadığım bazı şeyler belki de sırf bu yalnızlığa daha fazla zaman ayırmam için başıma gelmiştir. Dolayısıyla özdeki benin bana sorduğu hesaplardan kaçamam.Benden istediği o yalnızlığı tercih eder ve kendimle bir süre baş başa kalırım. Kendimden kendime giderken insanın özünden uzaklaşması ne anlama gelebilir? Elbette çok derin bir huzursuzluk demek olur bu. Öyleyse özdeki ben’in ne dediğini anlamalı ve onun sesine gönül vermeliyiz. Çünkü onun bizden istediği şey varoluşumuzun da bir gereğidir.
Ula ben de Özdeki Ben’i şahıs ismi zannettim.