Ortalıkta dolaşan samimiyetsiz sözleri dinlemektense bir yaprağın sesini, bir ağacın hışırtısını saatlerce dinleyebilirim. Bir derenin sesi, insana hiçbir faydası olmayan konuşmalardan her zaman daha iyi gelir.
Doğa, her türden samimiyetsizlikten kurtulduğumuz bir yerdir. Düşüncelerimiz ve duygularımız bir yaylanın ortasında doğan o saf ve tertemiz sular gibi berraktır. Dağların rüzgârı, suların sesi, ağaçların beraberliği yalnızlığımızın uğultusunu dindirip bizi huzurlu ve derin duyguların içine sevk eder.
Hayatın berrak ve temiz duygularla yaşanması gerektiğini düşünüyorum. İnsan aradıkça arınan bir varlık. Madem huzuru arıyoruz; o hâlde onu temiz yaşanmış, derinliğine doğru seyrettiğimiz bir hayatın içinde bulabiliriz. Sakinlikte, dinginlikte, samimi duyguların içinde…
Gösterişten ve her türden samimiyetsiz hâllerden bizler yaşadıkça uzaklaşıyoruz. Sadelik ve sessizlik hayatımızın seyri oluyor. Bunları işin en başında kabullenmek gerektiğini giderek daha derinden anlıyoruz. Bu yüzden iç seyrimiz, yaşadığımız şeylerden sonra doğaya evriliyor. Her geçen daha derinden anlıyoruz ki, doğaya dönmek bir bakıma özümüze dönmek demektir.