Çoğu kimse gibi ben de bir filmin içinde olduğumuzu düşünmeye, düşünmekten de öte hissetmeye başladım. Yaşamın bir film gösterimi olduğunu kabul edince de ona hâkim olanların aslında burasının bir film sahnesi olduğunu fark edenler olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Filmi keyiflerine göre çekip duranlar zaten onun kurgusal yönünü çoktan okumuş oluyorlar.
Filmler, diziler bize ısrarla bir şey anlatmak istiyor. Orada kurgulanan hayatları izlerken içinde bulunduğumuz yaşamın derin bir yönüne dokunulduğunun nedense çok az kimse farkındadır.
Dünyada önemli olan duygular ve düşüncelerdir. Bir duyguyu derinden yaşamak, bir şeyi doğrudan yaşamaktan farksızdır. Bir filmi seyrettiğimiz vakit yaşadığımız hisler, aslında o filmin içinde, verilmek istenenlerin yaşandığını göstermektedir. Filmin bir kurgu olduğunu bile bile biz o filmin bize verdiği duyguları yaşarız. Yaşadığımız için de inanırız.
Dünya hayatının bir filmi seyrederken yaşadığımız duygusal hâllerden ve düşüncelerimizin bize yaşattığı hislerden hiç de farkının olmadığını düşünebiliriz. Dünya artık burada bir filmin çekildiğini, bir oyunun döndüğünü, olayların ve eşyanın arkasındaki var edici asıl gücü fark etmemizi bekliyor bizden. Yani artık filmin dışında olmamızı istiyor.
Bir okul olarak yaratılan dünyanın elbette mezuniyet zamanları da olacaktır. Belki de yaşadığımız şu dönem onun bir mezuniyet zamanıdır. Kim bilir!