Gecenin sessizliğinde içimdeki huzura bitişen bir şeyler var. Derelerin sesinden, gecenin karanlığından, havanın serinliğinden, simsiyah göklerden gelen bir huzur hâli bu. Sessiz, sakin bir gecede, uzayıp giden lüzumsuz konuşmaların, daima söz söyleme endişesinin, fani ve faydasız ilişkilerin gönlüme verdiği ağırlığı atıyorum. Sadece kendi varlığını birilerine duyurmak üzere bağırıp çağıran, konuşan kimselerin suni ilişkilerinden gecenin şu sessizliğinde uzaklaşabiliyorum. İçimdeki o derin huzur hâliyle böylece bağ kurabiliyorum.
Gece beni sanki demlendiriyor. Yaşamı içten içe kuran o derin irade gecede hissediliyor. Gönlümden gelerek duygularımla ve bir iç genişliğiyle o iradeye bağlanınca içimde zaman zaman duyduğum yorgunluklar da gidiyor.
İnsan zaman zaman gecede sessiz kalabilmelidir. Kendini, manânın hâkim olduğu o vakitlerde bir akışa bırakabilmelidir.
Neden?
Çünkü insan gecenin o güzelim sessizliğinde kendini dinler, belki içindeki duyguları sakin kılar ve bence bir rahata erer. İçinde şu dünya gurbetinin verdiği sızısı hafifler.
Öyleyse bazen geceye bırakmalı insan kendini. Bunu zaman zaman, belki de her zaman yapmalı. Çünkü insanın ait olduğu o derin manâyı hissetmeye her an ihtiyacı vardır.