İnsanın mesleğinin bir müddet sonra meşrebe, karaktere dönüştüğü söylenir. Bu, yaptığımız işten, yaşadığımız hayat tarzından beslenip ondan sürekli fayda temin ettiğimiz için olsa gerek. Mesleğin meşrebe dönüşmesi söz konusu olduğuna göre o zaman yapılan işin en iyi bir şekilde yapılması gereği ortaya çıkar. Zaten bu böyledir fakat işini savsaklayanlar, ticarete hile katanlar, insanları aldatanlar, yalanı normal görenler ve gösterenler artık sosyal ilişkilerinde sağlıklı olamazlar. Söz gelimi yaptığı işte insanları aldatan bir tüccarın başkalarına güvenmesini pek de bekleyemezsiniz. Güvenin olmadığı toplumlarda huzur da olmaz.
Burada üzerinde durulması gereken husus yaptığımız işin, eylemin karaktere dönüşmesi durumudur. Bunu pazardan, marketten, AVM'den aldığımız ve kullanıp kullanıp attığımız ürünler için de düşündüm. Yaşadığımız hayat bizi üretici olmaktan uzaklaştırıp bir nesne gibi "tüketici" durumuna indirgedi. Bu insan için yapmaktan ve üretmekten çok, tüketmek, harcamak bugün için daha önemli hâle geldi. Tüketici olmak, kullandığımız her şeyi "kullan kullan at!" psikolojisini de bir hayat tarzı olarak görmemize ve kabul etmemize yol açtı. Hayatın bugün iyiden iyiye topluma hâkim olan çıkar odaklı işleyişinde bunun etkili olduğunu düşünüyorum. Tıpkı kullanıp attığımız eşyalar gibi bir müddet sonra insanları ve insan ilişkilerini de buna göre algılamaya başladık. Eşya ile tüketici tarzda bir bağ kuran ferdin münasebette olduğu insanları da bu seviyede, bu şekilde görmesi kaçınılmaz olacaktı. Bunlara "çöp ilişkiler" desek herhalde yanlış olmaz. Nitekim toplumda yaşanan değer karmaşası, insan ilişkilerinde öncelik verilmesi gereken mânevî değerlerin geriye itilmesi ve görmezden gelinmesi tüketici toplumun insan ilişkilerini de kolayca tükettiğini göstermektedir.
Artık insanları kullanıp kullanıp atmak gibi bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Aile kavramının aldığı darbeler, özellikle Batılı toplumlarda yaşlıların bir eşya gibi toplumun dışına itilmesi, gençliğin enerjisinin boş işlerle tüketilmesi bunun artık tehlikeli boyutlarda olduğunu haber veriyor.
Bütün bunlar toplumun çöp ilişkilerle yara aldığının ifadesidir. Böyle bir ortamda dostluğun, arkadaşlığın, diğergâmlığın, fedakârlığın bir değeri yoktur.
Çöp ilişkilerden ve bunun insana verdiği zararlardan kurtulmanın yolu neye değer vereceğimizi hayatta iyi belirlemek ve en başta insanlardan mümkün mertebe bir şey beklememektir. İnsanı insan yapan onun mânevî değerleridir. İç dünyasını ihmal etmeyenlere çöp ilişkilerin zarar verebilmesi herhalde pek de mümkün değildir.