Bir çocuğun masumiyetini seyrettikçe hayatın güzelliği ile karşılaşırsın. Hayat böylesine içli ve güzel olabiliyormuş, dersin. Sen de öyleydin. Öylesine güzel, masum, anlam yüklüydün. Sonra herkes gibi o masumiyeti kaybettin bir gün. Kaybettiğini anlayınca arayışların başladı. Huysuz ve yalnız biri oldun çıktın. İçine kapandın. İçeride aradığın için daha da yalnızlaştın. Sonra bazen dışarıya yöneldin. Acaba orada bulabilir miyim, diye.
Pek de tatlı bir süreç olmadığı kesin bunun. Sonra derin bir hayal kırıklığı içinde yeniden kendine yöneldin. "Yollar içindedir senin, yollara çıkmadan yürü" diyen şaire kulak hatta gönül verdin bu sefer. Bütün bunlar bir çocuğun masumiyetine erişebilmek içindi.
Hadi diyelim, kaybettiğin o masumiyeti bulmak müşkül ve yollar da zorlu... Öyleyse seyret bir çocuğun tertemiz gülüşünü, heyecanlı sözlerini dinle. Nasıl, huzur buluyor musun?
Dünya bir çocuğun masumiyeti ve bir ihtiyarın kemali arasında gider gelir. Yorulan ve yıpranan aradakilerdir. Hayatı duymuş ve bilmiş olanlar çocuklar ve ihtiyarlardır.
Dikkat ederseniz onlar birbirini pek sever. Büyükanne, büyükbaba ve torunlar arasındaki bağ nasıl da sağlamdır! Burada sevgiyle beraber daha derin anlamların da olduğunu düşünemez miyiz? Gerçi İbn Arabî hazretleri "Çocuklar ve ihtiyarlar birbirini neden çok sever, bilir misin?" diye soruyor ve buna şöyle cevap veriyor: "Biri Hak bilgisinden yeni gelmiştir, öbürü de Hak bilgisine gitmek üzeredir de ondan!"
Yani arada derin bir âşinâlık var. Bu iki insanın birbirini duyup anlamasından daha doğal ne olabilir şimdi! Sonuçta çocuk ve ihtiyar birbirini özler. Özledikleri her ikisinin, birbirlerinin içindeki o ebedî özdür.
Önceden çocuklarımız yaşlılarla beraber büyür ve hayatı çok derinden kavrayarak yaşarlardı. Şimdilerde bu pek mümkün olmuyor ve çocuğun hayatında bir şeyler eksik kalıyor. Hayatın seyri içinde birbirini doğal olarak tamamlayan şeyleri diğerinden ayırdıkça insanlık yalnızlaştı ve yalnızlaşmaya devam ediyor. Çocuğun ve yaşlının birlikteliği onları manevî yönden besleyen bir şeydi. Bu beraberlik aslında gönüllere şifa veriyordu. Yaşlılar mutlu, çocuklar huzurluydu. Şimdi ne onlar mutlu, ne yavrular huzurlu.