“Son akşam yemeği” Hristiyan inancının en önemli anlatılarından biridir. Dört İncil’de de geçen bu anlatıya göre Hz. İsa, Kudüs’te Zeytindağı eteklerindeki bir bahçede on iki havarisi ile akşam yemeğine oturur. Yemekte, “İçinizden biriniz bana ihanet edecek” der. Havariler, dehşet ve şaşkınlık içinde bunu tartışırlarken içlerinden Yahuda, sessizce oradan ayrılır. İsa’yı öldürmek için gelen Romalı lejyonlara yerini ihbar ederek yakalanmasını sağlar. İhanet bedeli olarak 30 Dinar para alır.!
Bu küçücük para, asla güvenilemeyecek lanetli bir kavmin genetik köklerini anlatır.!
Müslümanların 8. yüzyılda kurdukları Endülüs İslam Devleti üç asır yaşadı. Sonrasında yıkıldı, çözülüp küçük devletçiklere bölündü. Son kale olan Gıranada düştüğünde tarihler 1492 yılının Ocak ayını gösteriyordu. Gıranada, Yahudi nüfusun yoğun olduğu bir bölgeydi. Müslüman idarede “zımmî” statüsüyle rahatça yaşamış, ticaretlerini yapmış, büyük paralar kazanıp zenginleşmişlerdi.!
Kral ve Kraliçenin yaptığı ilk iş, Engizisyon mahkemeleri kurmak oldu. Ardından tüm Yahudileri ülkeden çıkarma kararı aldılar. Bu karar, Portekizli zengin Yahudilerden Don İzak Abravanel’i harekete geçirdi. Kararın geri alınması için Kral Fernando’ya 600 bin Düka altını tutarında bir rüşvet önerdi.
Önerilen bu servet karşısında Kral’ının yumuşadığını gören Engizisyon Mahkemesi Başkanı Torguemada, elinde kutsal kitapla sarayın yolunu tuttu. “Son akşam yemeği” bahsini açarak şöyle dedi:
“Bunlar para karşılığı İsa’ya ihanet eden Yahuda’nın çocuklarıdır. İspanya’da kalabilmek için para teklif ediyorlar. Para söz konusu olduğunda size de ihanet etmekten çekinmezler. Dinleri para, sözleri yalandır.”
Bu sözler, Yahudilerin son umutlarını söndürdüğü gibi sürgün sürecini de hızlandırdı. 31 Mart 1492 tarihinde ünlü Elhamra Kararnamesi ile Yahudilerin dört ay içerisinde ülkeyi terk etmeleri istendi. Giderken yanlarında altın ve gümüş eşya götüremeyecek, sürenin sonunda ülkede kalanlar idam edileceklerdi.
Aynı ceza, Yahudileri evlerinde saklayanlar için de geçerli olacaktı.!
Kararnamenin ilanıyla birlikte 200 ila 500 bin civarında Yahudi, kendilerine yeni yurt arayışına girişti. Büyük kısmı Kuzey Afrika’ya, özellikle de Mağrip’e geçti. Bir kısmı Portekiz’e yöneldi, bir kısmı Hollanda ve İngiltere’ye giderken önemli bir kısmı da Osmanlı topraklarına geldi.
Yahudileri taşıyan ilk gemi, 4 Ağustos 1492’de İstanbul’a ulaştı. Onu diğerleri takip etti. İstanbul dışında Selanik, İzmir ve Edirne’ye yerleştirildiler. Osmanlı Devleti’ne gelenler tarihlerinin en huzurlu dönemlerini yaşadılar.
II. Beyazıt, Yahudi sığınmacıların yoğunlaştığı şehirlerin idarecilerine bir ferman göndererek onlara eziyet etmeyi ve kovmayı yasaklamış, yumuşak davranılıp iyilik yapılmasını emretmişti.
Sonraki dönemlerde de zora düşen Avrupa Yahudilerinin ilk koştukları yerin Osmanlı Devleti olması bu yüzdendi. Temel yaşam hakları Müslümanların garantisi altındaydı.
Bunun yanında “zımmî” statüsünde yaşar, efendileri olan Sultan’a itaat eder, cizye ve haraç öderlerdi. Müslümanlara mahsus kıyafetleri giyemez, silah taşıyamaz, evlerini Müslümanlardan yüksek yapamaz, açık renkte boyayamaz, Müslümanların gözü önünde ibadet edemezlerdi ve şahitlikleri de kabul edilmezdi.!
Osmanlı Yahudileri, asırlar boyunca bu hukuka riayet ederek yaşadılar. Sonrasında Islahat ve Tanzimat fermanlarıyla yeni bir hukuk düzenine geçildi. Cizye vergisi kaldırıldı. Gayrimüslimlerle Müslümanlar eşit statüye getirildiler. 1876 Anayasasıyla oluşturulan Meclis’e gayrimüslimler de mebus olarak girdiler.
İspanyol Engizisyon Mahkemesi Başkanı’nın, kralını ikna etmek için dile getirdiği kehanet asırlar sonra Osmanlı topraklarında gerçekleşti. Güçlü dönemlerin itaatkâr taifesi olan Yahudiler, Osmanlı Sultanı’ndan parayla ülke satmasını isteyecek kadar pervasızlaştılar.
Sefarad Yahudisi Emmanuel Karasu, Abdülhamit Han’ın huzuruna kadar çıkıp hal fetvasını okuyacak kadar arsızlaştı.
Amerika’da 36 üniversitede Osmanlı Tarihini Araştırma Bölümü var, bizde ise 100 yıldır Osmanlı’dan nefret ettiren Eğitim Sistemi var..! Ne demek istediğimi anladınız mı?!
Geçtiğimiz günlerde İsrail Başbakanı Netanyahu’nun söylediği,
“Osmanlı İmparatorluğu’nun yakın zamanda geri döneceğini düşünmüyorum.”
sözü, tarih denizinin sahile vuran küçük bir dalgası…
Zımmîlik dönemlerinin kompleksi…
Eski efendilerinin geri döneceği korkusu…
Ne de olsa onlar Yahuda’nın çocukları.
Asırlar geçse de genetik değişmiyor.
Hayırlı Cumalar diliyorum.