İnsanlık olarak pek çok konuda dibe vurduğumuz günleri yaşıyoruz..
Gün geçmiyor ki;
Türkiye gündemine kayıp, kaçırılmış,
öldürülüp bir kenara atılmış çocuk haberleri gelmesin.. İnsanoğlunun vahşiliğinin boyutlarını tahayyül etmek bile zor artık..
Failler yakalansa bile,
verilen cezalar caydırıcı olmadığından dolayı olayların sonu gelmiyor..
Durum sadece Türkiye'ye özgü bir durum mu?!.
Elbette ki hayır..
Dünya ölçeğinde değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye'de yaşanan olaylar buzdağının üzerinde çok az bir bölüm tutuyor..
Asıl buzdağının sualtında kalan, görünmeyen yüzü;
anne babası olmayan ya da anne babasını ülkesindeki savaşta,
iç karışıklıkta kaybetmiş olan, yani çocuğun kaybını dava edecek,
izini sürecek bir hamisi olmayan çocukların durumu..
Dünyadaki durumun çok daha kötü olduğunu ifade edebiliriz..
****
Bugün Dünya üzerinde yaşanan en önemli problemlerden bir tanesi savaşlar,
kaos ve kargaşa sebebiyle yurtlarından koparılmış,
başka ülkelerde ya da kendi ülkesinin başka bölgelerinde yaşamak zorunda bırakılmış olan mülteciler sorunu..
İnsanlar uzay çağı diye adlandırılan dönemde bile hâlâ savaşların,
soykırımların getirmiş olduğu kaos ve zulümlerden kaçmak için mülteci durumuna düşüyorlar.. Bunu belki de sıcağı sıcağına yaşayan ülkelerin en başında Türkiye geliyor..
Hemen güneyimizde on yıldır devam eden Suriye savaşında beş milyon civarında kardeşimiz mülteci olarak ülkemize sığınmış durumda..
Daha önceki Körfez Savaşı'nda yine binlerce Irak'lı ülkemize sığınmıştı..
Bu milyonlarca mültecinin içerisinde 1. derece yakını olmayan minimum 300 bin civarında çocuk olduğu ifade ediliyor..
****
Türkiye'nin Avrupa'ya sınır kapılarını açmasından sonra ya da daha önceki kaçak göçler esnasında bu çocukların küçük bir kısmı Avrupa'ya geçtiler..
Peki bu çocuklar Avrupa'da ne durumda?!.
Sadece Suriye'li,
Irak’lı çocuklar değil,
Afrika'da iç karışıklıkların olduğu ülkelerden yine binlerce çocuk, Avrupalı birtakım dernek ve kuruluşlar tarafından toplanarak, Çad üzerinden Avrupa'ya ya da Amerika'ya nakledildiği haberlerini alıyoruz..
****
Bu çocukların akıbeti ne durumda?!.
Pandemi sürecinin başladığı günlerde,
sadece Almanya'da 9000 civarında mülteci çocuğun kayıp olduğu haberi gelmişti..
Bunun yanı sıra,
Yunanistan'da,
Fransa'da,
Hollanda'da,
İtalya'da ve İspanya'da yine sayıları binleri bulan kayıp mülteci çocuklar olduğu raporları
haberlere yansımıştı..
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde kayıp olarak kayıtlara geçen bu çocukların neredeyse %90'ının Müslümanların çocukları olduğunu ifade edebiliriz..
Yani kaybolan çocuklar ümmetin çocuklarıdır da diyebiliriz..
Irak’lı,
Suriye’li,
Sudan’lı,
Çad’lı,
Libya’lı,
Somali’li kayıp çocukların ne olduğu konusunda sadece tahminler yürütülebiliyor..
Bu tahminler içerisinde birinci sırada;
organ mafyası tarafından çocukların öldürülüp,
organlarının,
nakil bekleyen Avrupalı hastalara nakledildiği..
Tabii bu konuda ciddi araştırmalar yapılamıyor..
Zira hiçbir medeni(!!!!..) Avrupa'lı, böylesine bir insanlık suçunun ülkesinde işlendiğini kabul etmek veya bu suçu üstlenmek istemiyor..
Dolayısıyla devletler,
bu cinayetlere göz yummuş oluyorlar..
İkinci tahmin,
özellikle küçük kız çocuklarının çocuk pornosu ve fuhuş bataklığına sürüklendiği..
Çünkü sağır sultan da biliyor ki; Avrupa ülkelerinde maalesef böyle bir iğrenç sektör oluşmuş
durumda..
Üçüncü tahmin ise;
bu çocukların,
çocuksuz Hristiyan ailelere para karşılığında satıldığı ve bu çocukların Hristiyanlaştırıldığı şeklinde..
Tahmin diyoruz..
Çünkü bu çocuklar herhangi bir yerde kayıtlı değil..
Veya insan/çocuk haklarından, medeniyetten dem vuran Avrupa ülkeleri bu imajlarını yıkmamak için bu olayın üzerini örtmek ile meşguller..
****
Batı uygarlığının doymak bilmeyen sömürgeci iştihâsı, dünyaya sadece kan ve gözyaşı getiriyor..
Yerlerinden yurtlarından ettikleri, anne babalarını öldürdükleri çocukları da kendi çıkarları,
süfli amaçları için kullanmakta bir beis görmüyorlar.
Coğrafî açıdan bize yakın olduğu için ya da Türkiye'deki mültecilerin hedefinde ve rotasında olduğundan dolayı her ne kadar Avrupa'daki,
"ümmetin kayıp çocukları" dikkatimizi çekse de ümmetin kayıp çocukları maalesef bu kadarla da sınırlı değil!.
Yıllardır devam eden Arakan'lı Rohingya'lı Müslümanların dramı ve Myanmar güçlerinin bölgede devam eden katliamları neticesinde,
yine binlerce Müslüman mülteci
olmaya ülkelerini terk etmeye zorlanıyorlar.
Arakan’lı ve Rohingya'lı binlerce çocuğun da yine kayıp olduğu haberleri geliyor..
Bu çocukların da bölgedeki Budist insan tacirleri tarafından kaçırıldığı,
batılı ülkelere satıldığı ya da birtakım Uzakdoğu ülkelerinde fuhşa zorlandığı şeklinde haberler geliyor..
****
Yıllardır Müslümanların kanayan bir yarası olan Doğu Türkistan'daki Türk ve Müslüman çocukların da aynı acı akıbet ile yüz yüze olduğunu ifade edebiliriz..
Komünist Çin hükümeti,
ailelerinden zorla kopardıkları çocukları,
Çinli ailelerin yanına koymak suretiyle onların dinlerini değiştiriyorlar..
"Doğu Türkistanlı çocuklar farklı ülkelere ya da organ mafyalarına satılıyor",
deniliyor..
****
Dünya üzerinde 1946'dan bu tarafa 74 yıldır güya faaliyet gösteren bir kuruluş var.. Birleşmiş Milletler'in bünyesindeki UNICEF..
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu..
Bu kuruluş dünya ülkelerinde ciddi miktarlarda bağışlar topluyor..
Çocukların haklarını korumak için bağış ve destek topladıklarını iddia ediyorlar..
Peki UNICEF,
kayıp Müslüman çocuklar konusundan,
ne kadar rahatsız?!.
Öyle anlaşılıyor ki;
mülteci çocukların dramını, Suriye'li,
Yemen’li,
Arakan’lı,
Rohingya’lı,
Sudan’lı,
Doğu Türkistan'lı çocukların dramını kullanarak,
batılı çocukların daha lüks ve konfor içerisinde yaşamasını temin için çalışmaktan öte bir gayretleri yok..
UNICEF'in topladığı yardımlar, gerçek manada doğru kanalize edilip, amacına uygun kullanılmış olsaydı; bugün Avrupa'da 30 binden fazla kayıp mülteci çocuk olmaması gerekiyordu. Bugün Yemen'in, Sudan'ın çocuklarının açlıktan ölmemesi gerekiyordu. Arakan'lı, Rohingya'lı Müslüman çocukların diri diri yakılmaması, tavuklar gibi kafeslerde toplanıp, başka ülkelere satılmaması gerekiyordu..
Doğu Türkistan'ın Müslüman Türk çocuklarının Çinlileştirilmesine göz yumulmaması gerekiyordu..
Her yıl süslü cümlelerle kutlanan, "Dünya Çocuk Hakları Günü" kayıp çocuklar gerçeğini kamufle
etmek için kullanılan,
bir göz boyamadan başka bir şey değildir..
Unutmayın ki bugün ümmetin çocuklarının yüz yüze kaldığı bu felaket,
yarın bir gün,
bu vahşete,
iğrençliğe sessiz kalanları da kapsama potansiyeline sahiptir.. Yarınlarda eyvah dememe adına bugünden harekete geçmemiz gerekiyor..
İslam mücahedeyi,
aksiyonerliği emretmektedir.. Bugün gözümüzü kapattığımız problem,
yarın paçamıza dolaşabilir...