Biraz da özeleştiri yapalım..
İlmi tarikatlara hiçbir sözümüz yoktur ve olamaz da..
Aklı başında güçlü toplumlar,
çürümüşü,
yobazı,
küflenmişi,
çağın gerisinde kalmış hurafeleri aynı inanç köküne sadık kalarak temizleyip gelenek ve kültüre ve inanca yepyeni ruh ve şekil katarlar..
Sizler de farkında mısınız bilmiyorum ama bir süredir sosyal psikolojiye müdahale edilerek,
“taban kaydırma faaliyeti” yürütülüyor!..
Kadın cinayetleri,
çocuğa karşı şiddet gibi konular üzerinden muhafazakar dindar kesimler arasında yakın geçmişte derin tartışmalar yaşandı..
Ayasofya-i Kebir Camii’nin tekrar ibadete açıldığı günlerde,
bu büyük coşkuyu perdelemek için
“popülizm yapılıyor” eleştirileriyle dindar muhafazakarların konsolide olması önlendi..
Aynı mihrakların tasmalı köleleri hemen harekete geçiriliyor..
Yılmaz Özdil..
Uğur Dündar..
Can Dündar..
Emre Uslu..
Emin Çölaşan..
Mine Kıtıkkanat..
Vs..vs..
Sonra biz bir şeyler yazıp yorum yapınca ilk tepkiler yine bizim saflarımızdan geliyor!..
Aman arkadaşlar onlar zaten bunu istiyor,
daha bilmem neler neler?!.
Aslında istiyorlar ki;
Onlar hep konuşsun biz hep susalım!..
***
Ve şimdi tam da bugünlerde 28 Şubat döneminin kimi medya aktörlerinin bire bir aynısının yaptığı yapılıyor!..
Birileri din tüccarı,
şarlatan ve şeref yoksunları
üzerinden din ve inanç erozyonunu hızlandırma gayretinde..
Dün Müslüm Gündüz bugün Fatih Nurullah Şağban!..
Yani dün bugün oynanan oyun aynı!..
Tarih 28.12.1996.
Yer İstanbul Üsküdar..
Bir gece vakti kameralar kayıtta, polis baskında..
Bütün gazete ve televizyonlara önceden haber verilmiş hepsi de orada!..
Ayarlanmış ve kurgulanmış bir oyun!..
Üsküdar’daki evden sahte şeyh Müslüm Gündüz ve o günlerin “mağdur başörtülü ağlak kadını” Fadime Şahin çıkıyor..
Müslüm Gündüz’ün o gün ifadesini alan polislerden birine, “Benim nefsim hayvan”
dediği bizim kulağımıza bile geliyor..
***
Tarih Eylül 2020.
Yer Sakarya..
Sahte Şeyh Eyüp Fatih Nurullah Şağban müridinin küçük yaştaki kızına istismardan tutuklanıyor.. Süreçte medyaya servis edilen ses kayıtlarında sahtekar ırz düşmanının
“din, dindarlık”
üzerinden aileye baskı kurmaya çalıştığı görülüyor..
Ama bir şey daha görülüyor,
sapkınlığı…
Bütün bunları ayarlayıp
pompalayan yine aynı kanallar!..
Oda Tv mesela..
***
Türkiye’de dindar muhafazakarlar tüm siyasi partiler için en geniş oy deposu demek..
Bu tabanın tercihlerinin değişmesi,
siyasetteki denklemi değiştiriyor..
12 Eylül askeri darbesinden sonra Amerikan politikaları ve serbest piyasa ekonomisini benimsediği halde “muhafazakar” bir profil çizdiği için rahmetli Özal dindarlar tarafından sevildi ve iktidara getirildi..
Refah Partisi uzun yılların mücadelesinden sonra “İslamcılık” üzerinden değil daha çok muhafazakarlık üzerinden tabanını genişletti ve birinci parti olarak 1996’da koalisyon hükümeti kurabildi..
2002’den bu yana ise Ak Parti İslamcılık ideolojsi üzerinden değil muhafazakarlık ve dindarlık üzerinden geniş halk kitleleri tarafından tercih edildi, desteklendi,
iktidar yapıldı..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ideolojik söylemlerinden daha çok dindar yaşamı milletin teveccühüne mazhar oldu..
****
Emevî aklı,
taban kaydırmada devrede..
Geçen Cuma günü de yazdığım gibi Erdoğan ve Ak Parti iktidarını bitirmek için başlatılan mücadelede Ak Parti’nin, Cumhur ttifakı’nın ve dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dayandığı
“muhafazakar-dindar”
kesimde derin yarıklar açarak “taban kaydırma girişimi” başlattılar..