Hızlı konuşan, çok şey anlatmak isteyen kimselere bakıyorum bazen. Bunların ne dediğini çoğu zaman anlayamıyorum. Sakince konuşmak varken, anlamı kelimelere boğmanın kime ne yararı var, bilemiyorum. Anlam, sözlerden çekilmişse kişi ne söylerse söylesin aslında konuşmamış sayılır.
Kelimelerin hakkını vermeli. Söylenen her şeyin, ağızdan çıkan her cümlenin tadını duyarak konuşmalı.
Kelamın tadını almadıktan sonra konuşmanın ve dinlemenin ne lüzumu var!
İnsan sözü gönlünde demlendirmelidir. Onu sevgiyle yoğurmalıdır. Yoksa niye söyler, niye konuşur insan?
Bir çatışmaya sebep olacak sözleri söylemek gibi insan gönlünü yoran ne vardır?
Yorgun sözler gönülleri de yorar. Bu yüzden bu çağın insanı en çok da gönül yorgunluğu yaşıyor. Adına da sonra depresyon diyorlar.
İçindeki nefreti kusan insanları seyrediyorum bazen. Nasıl bir acizlik, nasıl bir yorgunluk bu! Bunlar, izleyenlerin de gönlüne ağırlık veriyor ve yaşamın güzel yanlarını gölgeliyorlar.
Yorgun sözlerden kaçınmak gerek. Gönlümüzü yormaya değil dinlendirmeye ihtiyacımız var. İnsan ise sevgi dolu bir gönülde dinlenir.