İnsanın sakin ve sessiz kalabildiği vakitler içten içe kuvvetlendiği zamanlardır. İnsan kendi hâlindeyken dengesini bulur, iç âlemiyle bir barış hâline geçer. Bunun çok gerekli olduğunu bilmem ki, söylemeye gerek var mı!
Modern insan, yalnızlıkları ve mahremiyetleri işgal edilmiş insandır. Bilerek, isteyerek yalnız ve sessiz kalabildiği vakitler oldukça azdır. Bu yüzden de huzursuzdur. Fakat zorunlu olarak yalnızlıklara itilmiş olan da çoktur. İkisi arasında önemli bir fark vardır. Yalnızlığı ve sessizliği biz tercih esersek bu durum gücümüzü ve bilgeliğimizi ifade eder. Öbürü ise âcizliğimizi...
İnsan kendi yalnızlığını kabullenecek kadar güçlü olmalıdır. Onu tercih etmeli ve ona saygı duymalıdır. Neden? Kalabalıkların ve gürültünün içinde kaybolan iç dünyamızın ne hâlde olduğunu yalnızken ve sessizken anlarız. Birilerinin gözünü boyamak, dışarıya hoş görünüp içeriden bomboş bir insan olarak yaşamak günümüzün problemlerinden birisi. İşte bu durum kaliteli bir yalnızlığın ne kadar gerekli ve besleyici olduğunu gösteriyor bize.
İnsan tercih ettiği bir yalnızlıkta güçlenir, mânen beslenir ve iç dünyası bir huzura erer. Bir muhasebe yapar. Kendine ve yanında kalacak olanları düşünür, onlara daha derin anlamlar verir. Sevdiklerinin ve severek yaptığı şeylerin önemini fark eder. Sonuçta insan tercih edilmiş bir yalnızlıktan ve sakin bir ortamdan güçlenmiş biri olarak çıkar.
Hepimiz yalnızlığa ve sakinliğe muhtacız. Manâda derinleşmek ve yaşamın kalitesini artırmak için bu çok gereklidir. Biraz da TV'den ve sosyal medyadan uzak kalabilirsek o güzelim yalnızlıkta ve sakin bir ortamda huzur ve ilhamla dolacağız.