Perşembe Yaylası’na geldik bugün. Bu yaylayla bizim derin ve köklü bağlarımız var. Fakat zaman içinde bunlar kaybolmaya yüz tutmuş. Apul Hoca dedem yaz aylarını büyük ölçüde yaylada geçirirmiş. Zaten bir yayla dönüşü köye gelirken vefat etmiş. Annem ve teyzelerim yaylada büyümüşler.
Bu bağların elbette daha kadim kökleri de var. Türkler, Karadeniz sahillerine buradan inmişler. Burada Rumlar ve Türkler arasında kanlı bir savaş meydana gelmiş. Bu savaşta Danişmentli Devleti’nin kurucusu Danişment Gazi ağır yaralanmış ve Niksar’da şehit düşmüş. Elbette yaylayla aramızda benim bilmediğim çok daha derin bağlar da söz konusudur. Bunlar bir bilgi olarak değilse bile elbette birer his olarak içimizde mevcuttur.
Perşembe Yaylası’na güneşli bir günde geldik. Bol ışık, temiz hava, yemyeşil çimenler ve masmavi gökyüzü insanı tesiri altına alıyor. Dinleniyor insan. Kudretten gelen türlü güzelliklerle büyülü heryer. Koyunlar inekler yayılmış dört bir yana. Dereler, menderesler çizerek usul usulakıyor. Kuzular meleşiyor.Çocuklar ve büyükler bu güzelliği izlemek için buradalar.
Yaylaya gidince ilk olarak Karga Tepesi’ne çıktık. Buradan yaylanın güzelliğini seyrettik bir müddet. Tepeden aşağı yürüdüm. Oturdum bir yere yaylayı seyrettim. Masmavi göğün altında yemyeşil çimenlerin, suyla dolu mendereslerin ve yayla boyunca yayılan hayvanların neşesini dinledim.
Bir müddet sonra Emir Kümbet’in türbesini ve buradaki meçhul askerlerin kabirlerini ziyaret ettik. Buradaki kabristanlığı gezip bir müddet tefekkür ettim. 900 sene önce, 1105 yılında Danişmentli Türk ordusuyla, Rum ordusu karşı karşıya geliyor. On bin kişilik, bazı kaynaklara göre ise altı bin kişilik Türk ordusu, yetmiş bin kişilik Rum ordusuyla mücadele ediyor. Daha doğrusu Rumlar Türklere pusu kuruyor. Türk ordusu büyük kayıplar veriyor bu savaşta. Buraya defnediliyor şehit askerler.
Bir müddet bu tarihî hadiseyi derin derin ve hüzünle tefekkür ediyorum. İnsan hüzün ve kederle doluyor.
Sonra yakınlarda bir yerde kahvaltı yapıyoruz. Biraz etrafı, kuş seslerini ve yaylayı dinliyoruz. Bir müddet sonra Çiseli Şelâlesi’ne gidiyoruz.Suları coşkun coşkun akıyordu şelalenin. Kar suları dereleri epey besliyor bu mevsimde. Uzun müddet şelaleyi dinledim. Onun meydana getirdiği ferahlığı tenimde hissettim. Sular büyük bir gürültüyle yere dökülüyordu. Tek kelimeyle muhteşem bir tabiat hadisesiydi Çiseli Şelalesi.
Akabinde Karga Tepesi’nin yamaçlarında yemek yedik. Buranın aşağı kısımlarında yürüyüp çimenlere oturmak bana derin bir huzur hâli yaşattı. Üstelik insan bu güzelliği ailesiyle birlikte tadınca elbette daha keyifli vakitler geçiriyor. Otlayan inekleri, yemyeşil çimenleri ve yer yer beyaz bulutlarla kaplı masmavi gökyüzünü izledim. Yaylaya geldiğim zaman bu tefekkür hâli beni derinden derine kendi içine çeker. Her şey görüntüden uzaklaşarak bir his gibi gönlüme doluyor bu vakitlerde yaylada. Yaylanın bunca zamandır biriktirdiği hatıraları ve tecrübeleri hissediyorum. Bu bende derin bir hâl ve ağırlık meydana getiriyor. Sanki biraz yoruluyorum.
Karga Tepesi’nin eteklerinde yaptığım yürüyüşte gölü seyrettim uzun uzun. Yapay bir göl olmasına rağmen epey büyük bu göl. Güneş ışıkları suların üzerinde kımıldanıyordu. Göl, yaylaya çok hoş bir güzellik katıyordu doğrusu.Kımıldayan ışıklı sularını seyrettikçe göğün yere indiğini düşünüyor insan.
Perşembe Yaylası turistik bir yer olmaya başladı. Turizmin girdiği yerlerde ben pek huzur bulamıyorum. Özellikle o yerlerde esnaf ile oraya turist olarak gelenler birer üretici ve tüketici olarak karşımıza çıkıyor. Fiyatlar fahiş bir hâle yükseliyor. Bu durum Perşembe Yaylası’nda da görülüyor biraz. Buraya gelince mümkün mertebe çarşıdan uzak yerlerde vakit geçiriyorum.
Bayram öncesi ve pazar günü olduğu için yayla oldukça kalabalık. Hatta biraz gürültü de vardı diyebilirim. Tabii Perşembe Yaylası oldukça büyük bir yayla. Gideceğiniz, yalnız kalabileceğiniz yerleri bulabiliyorsunuz.
Bir de yaylada tefekkür istiyorsa insan, yalnızlık şart oluyor. Sonuçta yemek, içmek ve yaylaya gelmek gibi şeyler esasta biraz huzura ermek, sakin kalıp dinginleşmek için değil midir? Ben de bu yüzden bir başıma yürüdüm yaylada bol bol. Bu yürüyüşler bana çok iyi geliyor.
Yaylada bol ışık, güneş ve temiz hava var. Bu güzelliğin hep devam etmesini dilerim. Yaylada sadece turizmin değil de kültürün, sakinliğin, dinginliğin hâkim olmasını isteyelim ve bu güzel yaylayı sevgimizle besleyelim.