İşini severek yapan, hayatı sevgiyle yaşayan kimselere evrendeki şeylerin derin bir saygı beslediğini düşünüyorum. Kim ne derse desin faydalı bir şeyle meşguliyetin değerini kimse inkâr edemez. Meşgul olmak, kendimizi içten içe inşa etmek demektir.
İnsanın boşluk kabul etmeyen bir iç âlemi vardır. Oraya her gün sayısız düşünce, endişe ve duygu dolmaktadır. Meşguliyet bizi bir hedefe, amaca, yola ve yaşam tarzına bağlar. Anlamlı meşguliyetlere adanmış bir insan hayatı kaliteli yaşanmış demektir. Âdeta görev yerine getirilmiş ve bu hayatta yapabileceğimiz çoğu şey yapılmıştır. Bunun bir insana derin bir iç huzuru verdiğini söylemeye bile gerek yok.
İnsanın hayatı bir kemal yolculuğudur. Yaptığımız, okuduğumuz, yazdığınız, çalıştığımız aslında o kemâle, o olgunluğa hep birer katkıdır. Bu yüzden bir insanın meşguliyeti, işini iyi yapması, severek bir şeyler ortaya koyması çok değerli konulardır.
Tembellik gibi bir insanı ve toplumu yıkan ve perişan eden bir hâl bilmiyorum. Çalışmayı hor gören bir insan ve toplum daima geriye düşmeye mecburdur.
Meşguliyetin değeri bir insanda ortaya çıkar. Meşgul ve çalışkan insanların oluşturduğu bir toplum daima mutludur. Aksi halde insanlar kendilerine bir meşguliyet arayacakları için önemsiz, ciddiyetsiz ve kendilerine zarar veren şeylerle vakit geçirmeleri işten bile değildir.
Meşguliyetin değeri insanın ve toplumun da değerini ifade eder. Bir toplum faydalı şeylerle ne kadar vakit geçiriyorsa o kadar huzurludur. Aynı zamanda orada insan yaşamı da çok değerlidir. Buna göre insana değer veren ve vermeyen toplumları bir bakışta tesbit etmek mümkündür.