Vuslatın yani kavuşmanın şiiri pek yoktur. Şiir genelde ayrılık, gurbet, hasret ve bir acı yüzünden yazılır.
Sevgiliden ayrılık sebebiyle şiirler kaleme alınır. Hepsi bir gönül yangınının alevi gibidir. Okuyanı da yakar.
Vuslatın şiiri yazılmaz, yazılamaz. Şiir, sevgiliye kavuşuncaya kadardır. Ondan sonrası derin bir sessizlik ve huzurlu bir beraberliktir. Ayrılık yüzünden feryat figan olan gönül, kavuşmayla beraber huzurlu bir sakinliğe kavuşmuştur. Böyle de olmalıdır.
Hayat dediğimiz şey de bir ayrılıkla başlamıştır. Cennetten kovulma, o ayrılığın hikâyesidir. Bütün bir dünya filmi de bundan sonra başlamıştır. İnsanlığın bütün çabası, bu ayrılığı bitirmekten yanadır. Feryadımız, her türden şikayetimiz de bunun ifadesidir.
Mevlâna, Mesnevi'de kamışlıktan koparılan ve durmadan feryat eden bir ney'den söz eder. Aslında o ney, insandır. Onun feryadı insanlığın hikâyesidir. Şiiri de yine ayrılığın şiiridir.
Şiir varsa, ayrılık var demektir. Hüzün, keder, gözyaşı var demektir. Çünkü kavuşmanın şiiri yazılamaz, yazılmamıştır. Şiir, ayrılığın kadim sesidir. Hikâyemiz gibi şiirimiz de ayrılığın şiiridir.
Y. Ş.