Herkes görünmek ve bilinmek ister. Sebebi üzerinde düşünmelidir. İnsanın kabiliyetini, başarılarını, güzelliğini ve çeşit çeşit özelliğini sergilemesinde anlaşılabilir sebeplerin olduğunu zannediyorum.
Dünya Yaratıcı'nın bir vitrini gibi... Burada seyredip izlediğimiz şeyler onun buraya koydukları... Ya bu vitrinde sergilenmeyenler yahut buradan kaldırdıkları... İşte onların haddi ve hesabı yok.
Zamanı gelince her şey burada görünür ve bilinir oluyor. Kendi güzelliğini ve özelliğini sergilemeye başlıyor. Bunu o şeylerin kendinden bilmek bu kadar cümbüşü sınırlandırmak olur.
Görünür ve bilinir olmanın zirve hâli insanda yaşanır. Bu duyguyu en derin şekilde insan tecrübe eder. Fakat bunun sonunda bilinmekten ve görünür olmaktan sıkılıp bir köşeye çekilmek vardır. İnsanlığa yön vermiş kimselerin hayatına bakmak bu konuda yeterlidir.
Ben hayatın bizi getirdiği noktanın eninde sonunda bir seyir mahfili olduğunu düşünüyorum. Elinden geleni yaptıktan sonra olan biteni düşünce ve hikmetle seyretmek gerekir. Hayat bizi buna mecbur eder. Bu bir bakıma bir film setinde oyuncu olmaktan çıkıp seyirci veya yönetmen koltuğuna oturmak gibidir. Bundan sonra yapılan şey senaryosunu yazdığımız bir filmi izlemekten ibarettir.
O filmin içinde görünmek isteyenler hiç eksik olmaz. Ama kendi hayatına gerçekten yön verenler sessiz ve sedasız bir şekilde köşesinde onu yazabilenlerdir.