Yürüyüş sırasında veya yolculuk hâlindeyken gözlerim bulutlara takılıyor. Desen desen gökyüzüne yayılan, grinin en koyu hâlinden beyazın en saf hâline doğru seyreden bu şeyler beni derin duygulara ve onları düşünmeye sevk ediyor. Ufukta görünen bu harikulade şeyler bir müddet kendilerini hayranlıkla seyrettiğim bir tabloya dönüşüyorlar. Gün akşama kavuştuğunda bulutlar bu sefer kızılın çeşitli tonlarında ve mucizeler sergileyen renklerle belirirler ufukta. Bu mucizeye tanıklık etmek üzere gittiğim sessiz ve sakin bir tabiat köşesi içimde tarifi pek mümkün olmayan hisler meydana getirir.
Dâimâ şekil değiştirmek ve hareket hâlinde olmak yüzünden o muhteşem tablo da durmaksızın yenilenmektedir gökyüzünde. Belki bulutların güzelliği onların bu hâllerinden yani sürekli değişmelerinden ileri gelmektedir. Değişmeselerdi ve hep sabit kalsalardı bulutlar böyle muhteşem bir tablo ortaya koyabilirler miydi? Öyleyse onlar bize değişerek güzelleşmenin esrarından söz ediyor demektir. Onların hâlleri ve gökkubbeyi çeşitli şekillerde dolduran varlıkları bize bunu söylüyor. Biz görmesek bile gökyüzünde oldukça zengin ve güzel şekiller meydana getiren bulut kümeleri esasında bir göz ve gönül ziyafeti sunar insanoğluna. Gönlün ve zihnin en kuytularına gizlenmiş kadim duygu ve düşünceler kaplar bizi onları izlerken. Yaratılışa dâhil olduğumuz hesapsız zamanlardan beri bizde biriken nice his bu vakitlerde içimizde belirir bütün ihtişamıyla.
Elbette bütün bu duyguları yaşamak için bazen başımızı yukarı kaldırıp gökyüzünü ve bulutları fark etmemiz gerekecek. Hayatın dur durak bilmeyen türlü gâilelerinden başımızı kaldırıp gökkubbede neler olduğunu bilmek isteyen, bulutları izleyerek tefekküründe bir an derinleşebilen insanlar bana kalırsa hayatı derinden kavrayan derin ve güzel gönüllü kimselerdir. Yaşam onların gönlünde türlü güzelliğe bürünür. Eminim hayatın bizden istediği biraz da budur.