İnsan ontolojisinin en temelinde, kabul etsek de etmesek de derin bir "yokluk" fikri bulunur. İnsanlığın bütün problemleri, bütün psikolojik ve sosyal meselelerin gelip dayandığı temel konunun bu olduğunu düşünüyorum. Hayatını yokluk düşüncesi üzerine kurabilenler varlığa karşı en garantili psikolojik üstünlüğü de elde etmiş sayılırlar. Yani imkân veya mahrumiyet, ilişkiler yahut yalnızlık, zenginlik ya da fakirlik... Hangi konuyu ele alırsanız alın bir yokluk fikri karşısında onun derhal konumlandığını, âdeta bir hazır ola geçtiğini fark edeceksiniz.
Ne yaparsak yapalım, neye sahip olursak olalım bir gün her şeyi terk edip gideceğiz. Bu yüzden yokluk fikrini anlamak isteyen mutasavvıflar ve filozoflar terk düşüncesine önem vermişler, birçoğu bu kavramı hayatlarına tatbik etmişlerdir. İbrahim Ethem hazretlerinin kıssası meşhurdur.
Bu durumu yani terk düşüncesini anlamanın günümüzde çok zor bir iş olduğunun farkındayım. Çünkü bilinçlerimiz bu konudan çok uzakta. Ama şurası muhakkak ki hangi çağda yaşarsak yaşayalım ortada ölüm diye bir mevzu ve bu dünyada sonsuz yaşayacakmış vehmiyle mal yığan, maddenin çukuruna saplanan, makama şöhrete ve paraya tapan insanın dramı var. Sonuçta bir gün her şeyi terk edip yokluğa karışıyoruz yani:).
Yalnız burada bir hususun yanlış anlaşılmaması gerekir. Yokluk fikri bir şeyi gönülden terk etmeyi telkin eder bize. Yoksa hiçbir şey yapmayalım, oturalım demek değildir. Bu yüce kavramı böyle anlayanlar konuyu suistimal etmişlerdir. İslam dünyası bunun acısını çekiyor. Yoksa böylelerine bakarsanız Hz. Peygamber'in "Fakrımla (Yokluğumla) övünürüm." hadisi asla anlaşılmamış olur.
İstersen dünyanın tapusu senin üzerine olsun. Fakat gönlüne koyma ve terk edeceğini bil. Maksat budur.
Bunun Ramazan'la ne ilgisi var dediğinizi duyar gibiyim. Açıklayayım.
Ben orucun yokluk düşüncesini anlamanın çok önemli ve vazgeçilmez yollarından biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü oruçta yemeyi, içmeyi terk etmek gibi bir durum var. Bu terk hâlinin basit bir ibadet olmadığı ortada. Eğer yemeye, içmeye dâir bu terk hâli söz ve fiillerimizde ortaya çıkan olumsuzlukları bırakmamıza da yardımcı olursa o zaman insan Ramazan ayı boyunca bir tür arınma, mânevî temizlenme ve huzur hâline geçer ki, bütün inanç sistemlerinin ve ibadetlerin maksadının bu olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat işin düşünce boyutu oldukça önemli. Yani oruç tutan birisi sabahtan akşama kadar iftarda ne yiyeceğini düşünüp duruyorsa ibadet diye tuttuğumuz şeyin aslında kuru bir açlıktan öteye geçip geçmediğini burada vicdanlara bırakıyorum.
Oruçtan maksat yokluğu ve terki anlamaktır. Maddeye bulanan gönlümüzü dünyevi şeylerden mümkün mertebe arındırıp mânevî temizliğin ve huzurun dünyasına girebilmektir. Bunun yolu oruç tutarken gönlümüzü biraz olsun terk düşüncesine hazırlamaktan geçer. O büyük terk ediş hâli gelip çatmadan yaptığımız bir hazırlık bu.
Ramazan-ı şerif mübarek olsun.
Y. Ş.