İçimizdeki duygular kendilerine gün içinde bir elbise arar dururlar. İçimizdekiler bir duygu bir tecrübe hâline gelecekse bu, olaylar, durumlar ve kişiler üzerinden olur. Fakat insan zihni ve kalbi duygunun ve düşüncenin kaynağına yani bunun kendinde zaten var olduğuna pek de odaklanmaz. O duyguyu ortaya çıkaran kişilere, olaylara, şeylere yönelir. Söz gelimi bir şeye veya bir kimseye kızan insan bu yüzden uzun bir zaman buna sebep olan şeyleri içinde taşır. Asıl konumuz olan duygu ise görünen sebepler arkasında kendisini dâimâ gizler durur. Burası insanın aldandığı noktadır. Çünkü olumsuz duygular ve düşünceler yüzünden içindeki kötülüğü çoğaltan, kendisine ve başkasına zarar veren, başka olumsuzluklara sebep olabilecek hâllere düşenlerin sayısı az değildir.
Dünyada iyilik ve iyiler gibi kötülük ve kötüler de hiçbir zaman bitmez. Bunlar dünyanın bir okul ve imtihan yeri olması dolayısıyladır. Nihâî anlamda iyiler ve iyilik kendilerini bunlar karşısında ispat etmiyor mu? Kesinlikle böyle oluyor bu. Sabrı zorlayan şeyler olmasa sabır nasıl tezahür edecekti. Yardıma muhtaç insanlar ve diğer canlılar hiç olmasa iyiler iyiliklerini nasıl sergileyecekti.
İşte bu sebepten insanı üzen her şey bir gün bizim onları seyredebileceğimiz bir noktaya taşıyıp durur bizleri. Çünkü olaylara ve insanlara sürekli tepki vermekten bir gün yoruluruz. Artık herhangi bir olumsuzluğa sözlerimizle ve fiillerimizle dâhil olmayı hiç istemeyiz. Bu elimiz kolumuz bağlı oturalım demek de değildir. Sadece elimizden gelen bir şey olduğu vakit, sırf iyiliği tezahür ettirmek üzere sahneye dâhil olmayı seçmektir. Aksi hâlde bu denizin dalgaları bizi dâimâ yutmaya hazır bir durumda beklemektedir.
İşlerin çok olumsuz gibi görüldüğü veya öyle olduğu zamanlarda olan biteni içimizden izlemek, yapabileceğimiz bir iyilik veya sergileyebileceğimiz bir güzellik olduğu zaman elimizden geleni yapmak gibisi yoktur bu hayatta. Bu durum insanı daha az üzer. Her şeye sorumsuzca ve biliyormuş edasıyla dâhil olmak yorar insanı. Zaten insanın iç dünyası bir hüzün denizidir. Çok fazla aramaya gerek yok. Üzülmek için her gün bir sebep bulabilirsiniz. Fakat asıl mesele içimizdeki güzelliği, iyiliği, mânevî gücü, yardımseverliği açığa çıkarabilmektir. Dışarıdan aldığınız huzur ve mutluluk hâli içinizden sizin dünyaya ne verdiğinizle ilgilidir. Bir bakın hele! Bu hayata türlü olaylar ve kişiler üzerinden çeşitli kılıklarla arz-ı endam eden olumsuzluklar mı yayırıyoruz, yoksa bütün olumsuz görünen şeylere rağmen iyiliği mi tercih ediyoruz?
Bizim köyde çok duyduğum bir söz vardır: İyiler iyidir. Bu her zaman böyledir. Çünkü iyiler her dâim iyidir. Dünya, içindeki kötülüğü de kalbindeki iyiliği de sergilemek isteyenlerin yaşadığı bir okuldur. Çok kimse okulu bitirir fakat buradan mezun olamaz. Çünkü buradan sadece iyi hâl sahipleri, bütün bu yaşanan hâllere rağmen özündeki güzelliği, iyiliği tezahür ettirebilenler çıkabilir.