Baharın geldiğini hissetmek insani dingin ve sakin kılıyor. Bir gönül genişliği ve iç ferahlığı oluyor insanda. Tabiata hâkim sesleri dinlemek istiyor insan. Suyun ve kuşların nağmelerini, rüzgârın sesini...
Baharın gelişiyle beraber doğa ile kurduğumuz derin bağları yeniden hatırlıyoruz. Bahar bize çoğu zaman unuttuğumuz neşe ve sevinçlerle gelir.
Kış aslında bütün haşmetiyle hayatı bahara hazırlar. İnsanlar soğuktan ve üşümekten ötürü evlerine çekilirken gönül elbette sıcak bir bahar havasını da özler. Bu yüzden kışın son demlerinde baharın özlemi insanda çoğalmaya başlar.
Bahar yavaştan geldiğini duyurdu bize. Tabiat her yerde kendi nağmelerini söylüyor. Ümitler ve yaşamak hevesi tazeleniyor. Tekdüze bir hayat ve o sıradanlık hissi yerini hayatın tazeliğine ve baharın gelişinin verdiği mutluluğa bırakıyor.
Toprağın uyanışı insanda da bir canlılığı meydana getiriyor. İnsan doğadan mânevî olarak da gıdalanıyor. Ruhumuz, biz doğada bir başımızayken yokluğunu hissettiği huzuru ve sevinci buluyor. Çünkü ruhun açlığı modernitenin bize dayattığı şeylerle giderilemiyor artık. Basitlik, sakinlik ve dinginlik istiyor insan. Bunlar da elbette doğada var olan kıymetler hâline geldi bugün.
Baharı beklemek güzel de onun geldiğini duymak elbette daha güzel. Bu neşeye doğayla beraber ortak olmak oldukça anlamlı. Bugün bir akarsuyun kenarında ve ormanların arasında bu sevinci yaşıyorum. Gönlümü tabiattan yükselen ilhama ve sevince açıyorum.