Neyi tamamlamak, neyle bütünleşmek istiyoruz bilinsin veya bilinmesin bizler benlik bütünlüğünü arayan yolcularız. Bu yolculuğun herhalde bizden talep ettiği şeylerin başında yaşadığımız hâli duyarak, hissederek var olmamız gelir. Acele duygusu buna zarar verir.
İçimizde daima bir yerlere yetişmemiz gerektiği ortadadır. Bize verilen zamanın en büyük gizemi bence burada yatar: Tamamlanmışlık hissini duymak... Fakat bunu, elindeki işte, yaşadığı duygu âleminde yapmaya çalışan kaç kişi vardır?
Sanki her hâlimizle hemen geçip gitmek, elimizdeki işi hemen bitirmek, zamanı tüketmek üzere yaşıyoruz. Peki, ne oluyoruz? Seller gibi coşuyor, su gibi akıyor ve dâimâ bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz. Yetişmek istediğimiz şeyin dışımızda olduğunu zannetmiyorum. Bir makam, mevki, para ile doyacağımızı düşünmek de ham bir hayaldir.
Öyleyse bir türlü bitmeyen bu acele ve hep bir yerlere yetişme telaşesi neden? Bunun yine içimizde, bir yerlerde bir bütüne dâhil olduğumuzu hissettirecek bir duyguyu, hâli yaşamak ve tatmak üzere insana verildiğini düşünüyorum.
Bunun için de hâlimizden memnun olarak yaşamaya çalışmak, işimizi aşk ile yapmak, bu evrende tecrübeyi yaşamak ve anlamı duymak üzere var olup hayatı özümüzde hissetmek gerekmez mi?
Bir gün, "Sana verdiğimiz hangi şeyi bütün derinliği ile yaşadın da o aradığın hâlin hakkını vereceksin!" diyebilirler mi insana? Bize doyum verecek şeyleri elde etmek için içinde bulunduğumuz hâli, mekanı, zamanı kabullenmek yeterli olabilir mi? Bilemiyorum. İnsanın kendisinden razı olması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de herhalde şu acele duygusundan, hep bir yerlere yetişme telaşesinden kurutulmak gerektiğini düşünüyorum.
İnsanı yine en iyi kendisi bilir. Acele ettiğimiz zaman bir kenarda durup o duyguyu izlemek gerekir. Bize neler yapıyor, onun yüzünden neleri kaçırıyoruz anlamak gerekir. Belki o zaman aceleyi bir kenara bırakıp hayattan derin bir haz almak mümkün olabilecektir.