Abazdağı’nda bir fındık mevsiminin daha sonuna geldik. Dağları bürüyen bulutların içinde ve yağmurlu bir havada biraz ıslana ıslana dağın kendisiyle kısa sürecek bir veda faslına da erişmiş olduk. Doğrusu hüzünlenmedim. Abazdağı’nı mümkün mertebe gönlümde yaşayarak onda bulunduğum vakitlerin hakkını vermeye çalıştım.
Ormanların koynunda ve fındık bahçelerinin içinde uzun uzun kendi hâlimde kaldım. Kuşlar, ağaçlar, diğer canlılarla beraberliğin verdiği o güzel ve samimi duyguları gönülden yaşadım.
Dağ demek, insan için yalnızlık, tefekkür ve iç yolculuğu demektir. Abazdağı’nda kendi kendimle baş başa kalmak için uzun vakitlerim oldu doğrusu. Bu vakitlerde hem duygularım hem de hayatın kendisi iç dünyamda çok sağlam bir zemine kavuşmuş oldu.
İnsan, bu hayatta bir dolu macera yaşayabilir. Hayatından aksiyon hiç eksik olmayabilir. Fakat insana yaşadıklarını sindirecek bir yalnızlık ve tefekkür hâli de gereklidir. Abazdağı da bana bu imkânı bol bol vermiş oldu.
Gece ayda parlayan ay, karanlıkta beni hep kendilerine çeken yıldızlar, sisli dumanlı dağlar, bir rahmet hâlinde gökten yere inen yağmur, dallarda toplanmayı bekleyen fındıklar, o yorucu çalışma hayatı insana neler vermez! Kimseye bir şey gösterme ve anlatma derdinde olmadan Abazdağı’nda günler geçirdim.
Hayatın o samimi ve derin yönü damarlarımdaki kana karıştı, yaşamak hissi gönlüme sindi, düşünce dünyam sakinleşti.
Daha ne olsun!
Abazdağı’nda yaşadığım günlerin ve geçirdiğim vakitlerin sonunda duyduğum şeyler samimiyet ve sevgi olmuştur. Abazdağı’na veda ederken sanki vazifemi yapmış gibi gönlüm rahattı ve hiç de üzgün değildim. Çünkü fırsatını bulur bulmaz yine buraya koşacağımı hem Abazdağı biliyor hem de ben biliyorum.
Sevdiğimiz şeyleri iç dünyamızda var ederiz. Abazdağı’nı gönülde zaten yaşadığımdan o daima bende mevcuttur.
Bir derin âşinalık hissiyle onda yaşamak nasip olduğu için bu dağın beni sevdiğini ve anladığını hissediyorum. Sevgi gibi bir duyguyu gönülden yaşamaya zemin sunduğu için Abazdağı olmasaydı benim hayatımın bir yanı eksik kalırdı. Onu bize nasip eden kudret, elbette bunu bir sebeple ve hikmetle yapmıştı. Ben buna inanıyorum.