Baas/Esed Rejimine muhalefet eden Müslümanların suçlanması, Muhacir düşmanlığı yapılması, Mücahidlere "BOP Projesi, Amerika ve İsrail projesi" gibi iftiralar atılmasının temel sebepleri Muhaberat'ın arşivi açılıp yayınlanınca ortaya çıkacak ve Türkiye'de kimlerle, ne tür ilişkiler kurduğu da daha iyi bir biçimde anlaşılacak.
Bir cümleyle konuyu bu şekilde şimdilik geçiştirelim. Halimize göre yaşama değil, her hal ve şartta konfor içinde yaşama’ olmazsa olmazımız oldu.
Kredi kartları borçlandırmıyor gibi her alışverişe yerleştirildi. Sade hayat yaşamak hiç düşünülmedi. Ömürler tükendi, değerler tükendi, insanlık tükendi, çevre tükendi. Tüketici ise ne kadar memnundu. Sayısız günler de uydurdu malını satabilmek için. Anneler gününden babalar gününe, yetmedi dedeler günü. O da yetmedi sevgililer gününden hemşireler gününe kadar.‘Hediyeleşmek’ gibi dini hatırlatan kavramlar unutuldu/unutturuldu. Kendi değerlerimiz, kutsallarımız yerini ‘çağdaş hurafeler çöplüğü’ aldı. Sekülerizm, paganizm yerleşti/yerleştirildi.
Eğitim sistemimiz de Batı emriyle hareket ettiği, Batı’nın kavramlarıyla düşünen bir yapı oluşturulduğu için “Allah’a ısmarladık” yerini ‘by by’a bıraktı. “Allah’a emanet olun” kullanılmaz, söylenmez oldu. Dert de çile de bitmez. Necip Fazıl’ın “Çilemiz Çilesiz Müslümanlar!” sözünü hiç unutamamam. Müslümanlar için düşündükleri, kapitalizmin kölesi yapmak! Plan ve programları da ‘Tüketimi bir hayat biçimi haline getirmemizi gerektiriyor. Artık mal satın alma ve kullanmayı düzenli bir dinsel tören haline getirmeli, ruhsal doyumu ve egolarımızın tatminini tüketimde aramalıyız. Eşyayı gittikçe artan bir hızla tüketmek, eskitmek, yıpratmak, atmak ve yenilemek zorundayız.’ Bu! Tamir yok artık hayatımızda. ‘Eskisi olmayanın yenisi olmaz’ denirdi. Hep ‘yeni’ olduğu için ‘eski’ bilinmez hale geldi. Dünyada, sanal dünyalarının cennetlerinde sanal mutluluklar içinde yaşayanları ‘Cennet nimetleri’ ilgilendirmiyor, ‘Cehennem azabı’ korkutmuyor artık. Cenneti dünyada arayan zavallıların acıklı hikayesini görür gibiyiz. Her şeye rağmen unutmayalım ki, Sevgili Peygamberimiz de: “Siz işitmiyor musunuz, siz işitmiyor musunuz? Sade hayat imandandır; sade hayat imandandır” diyerek bizleri ikaz etmişlerdi. Ölümden kaçmaya çalışanlar, dünyevileşme hastalığına bulaşan muhafazakâr ve dindarlarımız; önce Kur’an-ı Kerim’de ilgili âyetleri tefekkür ve tezekkür ederek okumalar yapıp ibret almalı. ‘Peygamberler Tarihi’ ve ‘Toplumların helak sebebi’ gibi kitaplarla haşir-neşir olmalı. Aydınlarımızın, yazarlarımızın sorumluluklarını hatırlatan Cemil Meriç’le bitirelim. “Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah kalem. Sözle, yazıyla kazanılmayacak bir savaş yok.. Kalem sahiplerine düşen ilk vazife; telaş etmemek, öfkelenmemek, kindar ve kışkırtıcı olmamak. Halkı okumaya düşünmeye, sevmeye alıştırmak. Bir kılıcın kazandığı zaferi başka bir kılıç yok edebilir.
Kalemle yapılan fetihler tarihe mal olur, tarihe yani ebediyete.”
Hayırlı cumalar diliyorum.
10 OCAK 2025 CUMA