İnsan yazarken de bazen anlaşılsın istemiyor,
bazı şeyler şaibeli kalsın..
Yazmak kendisini sözle anlatamayan kişinin işi;
konuşamayan değil,
hani yetenek mi derseniz bence yetenek değil bu..
Aksine bir yeteneksizliğin sığınılma hali..
Bende yazmak bir ilham hali sanırım..
Bazen bir türkü,
bazen bir tartışma,
bazen izlediğim bir tartışma programı,
bir bakışın bir sesin düşündüremediğini getirip kalbimin ortasına bırakıveriyor, “hadi” diyor,
“Hoca, uğraş bununla, mücadele et”!..
Sonra o mücadele bir şiirin bir mısrasını çağrıştırıyor,
ruhumda...
Asırlar öncesinden beri sadece ruhu olanlar için yazılır,
okunur,
ağlatır,
düşündürür..
Gecenin ve gece açığa çıkan türlü duyguların şahidi olan “Ay” daha çok ilham verir insana..
Hani dünyanın bir ucunda da olsa birçok insanla aynı anı paylaştığımız,
geceleri ortak kılan,
geceleri bizleri buluşturan
“Ay”...
Ben zannediyorum ki tüm güzel yazılar gece yazıldı,
tüm şiirler gece söylendi, en güzel sevdalar gecelerde yaşandı...
Yazdıklarımız,
“bize ait olan bizden ne kadar uzakta” dedirtiyor bazen insana..
Bu uzaklık da ölçülecek cinsten değil...
Asıl yürek uzaklığı, fikir uzaklığı, his uzaklığı...
Ne diyelim Allah uzaklarımızı yakın kılsın..
Cismine yakın olduklarımızın ruhuna da yakın olalım..
Ve “ay” onların yurdundan geçerken de görsünler duysunlar bizi..
Ya da biz onları duyalım..
Ve “Ay geçmeden” anlayalım birbirimizi,
bağışlayalım..
****
Her zaman içimden bir ses haykırarak;
“sus ki seni duyabileyim” diyor!.
Ne dersiniz nerede yaşıyoruz, neler yapıyoruz,
nasılız,
nelere sahibiz,
nelerden vazgeçmişiz,
yani tam olarak neyiz ve biz kimiz?!.
Anlatmak isterseniz,
mesela yorum yapmak isterseniz eğer dinlemeye hazırız ama bir şartımız var;
sözünüz kısa ve öz olsun
yormayın bizi cümlelerinizle..
En korktuğum insan tipi oldu durmadan konuşan kendini anlatma derdine düşen,
benlik çabasına giren insan..
Bir insanı tanımak sizin lugatınızda ne anlama gelir bilmiyorum ama bende o kişiden kendini dinlemek değil...
Bir insanın gözlerinin dili vardır, aklının dili vardır,
kalbinin dili vardır,
yüzünün dili vardır hatta elinin kolunun bile bir dili vardır lakin dilinin dili yoktur..
Dil anlatır durur,
uzun kısa cümleler kurar,
süslü cümleler kurar..
Bu tatlı cümlelerin tesirini boş bir bakış,
eğik bir kaş,
uzak bir ses yok ediverir..
****
Dil akıl ile bir olur anlatmak istediğini anlatır,
gözler ve kalp ise olanı anlatır.. Hatta ileri gidip şunu iddia edebilirim kalbinizle desteklemediğiniz hiçbir söz karşınızdakine tesir etmez, kırmaz,
mutlu etmez,
üzmez..
O yüzden,
birinde iyi ya da kötü bir etki bırakmış iseniz kerameti dilinizden değil kalbinizden bilin..
Kalbinizle desteklemediğiniz hiçbir söz size ait
değil,
sizden sadır olsa dahi..
Taklit edip durursunuz önceden söylenmiş olanları,
birilerine okuduklarınızı gördüklerinizi aktarmaktan öteye gidemezsiniz..
Sonra anlattıklarınızın siz olduğunuza
inanırsınız,
hayta o kadar inanırsınız ki davranışlarınız ile sözleriniz arasındaki derin çelişkiden bihaber yaşar durursunuz..
Bu çelişki başlangıçta etrafınızdaki insanlara bir işkence olsa da sonra hep kaybolmaya mahkum olan olduğunuzu fark edersiniz..
Kaybetmek demiyorum altını çizerim kaybolmak..
Kim olduğunu bilmeden rüzgarın estiği yöne giden ağaçtan kopmuş yapraklar gibi kaybolan olmak..
Kendinizi tanımaya çalışın ve çelişkilerinizi sorgulayın..
Ara ara kendinize sözlerim ve davranışlarım ne kadar uyumlu diye sorun..
Sorun ve bir cevap bulun..Uyum içinde iseniz ne âlâ!..
Bir küçük tavsiye daha vermek isterim..
Kendini,
giydiğini,
yediğini,
içtiğini,
sevdiğini,
yaptığını,
yapmadığını,
parasını,
malını mülkünü sıkça anlatan insanlardan uzak durun..
****
Bir de,
milleti bölüp parçalamak ve ötekileştirmek için her fırsatta “Atatürk”ü koz olarak kullanan sahtekarlardan uzak durun..
100 sene önce gelip Osmanlı’yı parçalayan küresel güçlerin Doğu Akdeniz’e 100 sene sonra yeniden gelerek Türkiye’yi kuşatmaya çalışanları ısrarla destekleyen içimizdeki hainlerden uzak durun..
Ömründe tek bir defa alnını secdeye koymayan ve camiye dikey olarak tek bir defa gelmeyen ve fakat,
“Her hafta hutbelerde Atatürk’ten bahsedilse ne olur?!” diyerek dinden,
diyanetten,
camiden,
cemaatten uzak yobazlardan mutlaka uzak durun..
Uzak durulması gereken herkesten uzak durun..