İnsan bir yolcu misali bu hayatın içinden gelip geçiyor. Dursak da yürüsek de özünde hep devam eden bir yolculuk bu.
Uğrunda mücadele ettiğimiz nice şeyler var ki, onlar bugün bizim için bir şey ifade etmiyor. Sevdiğimiz, konuştuğumuz, beraber yiyip içtiğimiz, aynı amaç etrafında bir araya geldiğimiz kimseler artık hayatımızda bile değil. O kadar yaşanmışlık, en sonunda acı tatlı hatıralara dönüşüyor.
Aynı hâl, bir gün şimdi hayatımızdaki şeyler ve kimseler için de söz konusu olacak. O vakit, bu hayatın bir bilinç yolculuğu olduğunu, durmaksızın bir halden başka bir hâle geçtiğimizi düşününce anlıyoruz.
Nihayet birçok kimseden ve şeyden bir gün geçiyoruz. Bu durum yolculuğumuzun da bir gereğidir. Demek ki, böyle olması gerekiyor. Önemli olan bu yolculukta gönüllerde sevinç ve neşe uyandırmak, sevgiyi hayatımıza hâkim kılabilmektir. Yoksa kimse kimseye bir noktada muhtaç değil. Herkes takdirde kişiye ne sunulmuşsa onu yaşamak üzere kendi yoluna gidiyor.
Bu yolculuk devam ediyor. Dünya hayatı esasında kısacık bir fasıladan ibaret ve hepimiz işin özünde daima bir seyir hâlindeyiz. Şunları yazarken bile bir seyrin içinde olduğumu duyabiliyorum. O zaman hayatın tadını çıkarmaktan, elimizde olmayan şeyler için üzülmeyi bırakmaktan başka bir çaremiz de yok. Çünkü bu hayatta gerçek anlamda var olan şey tecrübelerdir. Bu hayatın güzelliği ise onu sevgiyle ve bilgiyle yaşamaktadır.