Yine bir yolculuk var bana... Bir daveti daha duyuyorum kendi içimde. Yollar bana iyi geliyor. Bir yolcu olduğumu hatırlıyorum yollarda. Şimdiki hâlimin de konakladığım yerlerden bir yer olduğunu böyle anlıyorum ben.
Yollara çıkınca gönülden de hemen bir yolcu hâline bürünüyorum. Geçip gittiğim yerleri daha bir anlamlı seyrediyorum. Belki de her yere duygudan, düşünceden izler bırakıyorum.
Bir yolculuk başlıyor böylece. Hem özümde hem dışımda... Bir yolcu geçip gittiği yerleri nasıl görüyorsa dünyayı öyle seyrediyor kalbim.
Ortada bir güzellik varsa bir de gören gerek, değil mi! En çok da sanırım bu yüzden kendine çekiyor yollar beni. Sonra yolculuklarda özüme dönüyorum. Yollar, böylece beni bana davet ediyor. Yollarda kendimi anlamaya çalışıyorum. Meselem bu benim. Kendimi anlamak...
Böylece her türden ağırlıktan, bir yolculuğun gönlüme verdiği huzur ve o hafiflik sayesinde uzaklaşıyorum. Yollarda fani hesaplardan kurtuldukça kendime yaklaşıyorum. Bu yüzden bir yolcu için yalnızlık gibisi yoktur. Bu yolları yalnız yürüyorum, yollarda yalnız gidiyorum.
Aslında her yolculuk içimizdeki gerçek yürüyüşün ve yolculuğun biraz görünür olmasıdır. Hepimiz şairin dediği gibi içimizde yollara çıkmadan yürürüz. Yol, bize yürüdüğümüzü hatırlatır, yolculuk da dâima bir yolcu olduğumuzu... Bu yüzden insan yollarda anlamlı bir sessizliğe bürünür. Dünya, insanın iç dünyasıyla bir ve bütün olur. Arada muhteşem alışverişler, derin duygu ve düşünce hâlleri yaşanır. Doğa ve insan bir ve bütün olur.
Şimdi böylesine muhteşem bir hâli duymak varken insan nasıl yola çıkmasın! Zaten yoldayız. İçimizde duyduğumuz yolculuğu bir de dışarıda yaşamaktan güzel ne olabilir!