Her yolculuk insanı kendi içinde onaran birçok nimetle gelir. O yüzden zaman zaman yolculuğa çıkıp kendini ve içinden geçenleri dinlemeli insan. Bugün Yedigöller'e gitmeye niyetlenmemde belki böyle bir durum vardı.
Yedigöller gibi ona giden yol da binbir güzellik ve sürprizlerle doludur. Mengen'i geçip Yedigöller yoluna girince sizi önce bir çeşme karşılar. Gelip geçerken burada mola vermeyi severim. Nitekim yolun alt tarafında bulunan çimenliğin hemen yanı başında akan derenin yanında biraz kendimi ve tabiatı dinledim. Kuş sesleri ve derenin şırıltısı muhteşem bir ziyafetti doğrusu. Mis gibi bir sonbahar havası ile çayımı yudumlarken tabiattan yükselen o esrarengiz mutluluk hâli damarlarıma doluyordu. Dere şırıl şırıl akıyordu. Ağaçlar yapraklarını dökmüş, gazeller ıslak ıslak kokuyordu. Doğrusu çok muhteşem bir hava vardı burada. Birkaç bardak çay içtikten ve biraz fotoğraf aldıktan sonra yoluma devam ettim. Daha birçok güzellik beni bekliyordu çünkü.
Dereler bu mevsimde doğal olarak coşkun akıyordu. Yapraklarını dökmüştü ağaçlar, ormanlar. Yol boyunca bilhassa insan elinin daha az değdiği yerlerde dura dura Yedigöller'e doğru yollanıyordum. Enfes bir yolculuk oluyordu bu. Ormanların serin ve temiz havası geçtiğim yerlerde ciğerime doluyordu. Buna gazellerin, kuru yaprakların insanı mest eden o kokusunu da ilave etmek gerekir. Derelerin ve çeşmelerin sesi de bu muhteşem doğada insana tatlı bir fon müziği gibi geliyordu.
Yolculuk boyunca beni büyüleyen şeylerden biri elbetde dağların heybetiydi. Zaman zaman görünen güneş yemyeşil çam ağaçlarının üzerinde ışık oyunları icra ediyordu. Yol boyunca görünen köyler ise muhteşemdi. Yalnız tabiat köşeleri kendisini sevecek bir gönlü arıyor gibiydi. Gökte yağmur bulutları görünüyordu. Hava, doğrusu biraz serindi. İnsanı üşütüyordu fakat bu serin ormanlar ve güzel köyler benim yüreğimi ısıtıyordu.
Yedigöller'e yaklaştıkça yağmur hızlanmaya başladı. Yazıcık eski adıyla Dirgine'yi geçtikten sonra o muhteşem Akçabey köyünün karşısındaki bir ormanın kenarında durdum. Burada bir müddet ırmağın sesini dinledim. Coşkun ve çok derin bir mûsikî ile durmaksızın çağlıyordu ırmak. Arabaya döndüğüm vakit ön sağ tekerleğin havasının inik olduğunu gördüm. Yazıcık'ta bir lastikçinin olduğunu biliyordum. Arabaya gerisin geri oraya çevirdim. Ben vardığımda lastikçi yoktu fakat çok geçmeden geldi. Lastiğe baktı. Bir şey olmadığımı söyledi. Hava vurdu. Ben de yoluma devam ettim.
Bu sefer artık hiçbir yerde durmadım. Yol boyunca tabiatın muhteşem güzelliği, ormanların içimi dolduran kahverengi yaprakları, şırıl şırıl akan ırmak beni kendine davet ediyordu fakat ben de artık bir an önce Yedigöller'e varmak istiyordum. Sonunda bu tabiat harikası yere gelmiştim. Arabayı Deringöl'ün yanına bıraktıktan sonra çayımı alıp gölün seyrine daldım. Bu ihtişamın bana ilham ettiği türlü duygularımı derinden derine yaşamaya başladım.
Harika bir yorum. Sayenizde yedigöllere gitmiş gibi olduk. Tebrik ve teşekkür ediyorum Yasin Hocam..