Yağmur yağıyor. Her damla tıpır tıpır mırıl mırıl bir şeyler söylüyor. Ağaç, yaprak, toprak ve dimağım bu yağmurla birlikte yıkanıyor. Ben de onu dinleyince sakinleşiyorum. Yağmur bir sessizliğe ve iç huzuruna çekiyor beni. Bir rahmet bunun adı. Yaşayan her şeye sadece hayat değil huzur ve sakinlik de getiriyor yağmur.
Her zaman böyle oluyor bu. Bir yağmur zamanı dâimâ yüreğim sakinleşir benim. Sanki çok uzun zamandır bir gurbet ve keder hissiyle dolmuşum gibi bu yağmur beni bütün bu ağır yüklerden kurtarır. Tatlı bir sessizliğe sevk eder. En derin tefekkür âlemlerine dalarım kendimce. Yağmur yağdığında çoğu zaman bir duygu olur çıkarım. O, öteden beri beklenen bir âşinâ gibidir.
Yağmur hep tanıdık ve o güzelim duyguları getirir gönlüme. Rahatlatır beni. Onun sesi dinlenmesi gereken bir mûsikî parçasıdır. Bin bir âhenkle yüklü bu yağmur kadim bir şarkı gibi ruhun aradığı bir besteyle gelir. Ruh dinginleşir, gönül kendini ona açar, insan bir sükûnet hâlinde kalmaya devam eder. Öyleyse üzerimize yağan bir yağmurdan daha başka bir şeydir.
Yağmur sadece toprağın ve bitkilerin değil bütün bir yaşamın da üzerine yağıyor. Toprak gibi hassas yürekler de yağmurla besleniyor, yağmurla birlikte yıkanıyor. Bu yağmur göklerin derinliklerinden insana ve yeryüzüne çok kadim bir birlik hissiyle geliyor. Yağmur bir anda birliğimizi ve dirliğimizi kuşatan bir hayatiyet oluyor. Yeryüzü bu ezelî âhengi, bu kadim şarkıyı hep beraber dinliyor. Hep birlikte ondan besleniyor.
Öyleyse yağmur sadece kendisi olarak değil temsil ettiği yüce bir manâ ile iniyor yeryüzüne. Zaten bu her yerde ve her şeyde duyuluyor. Yağmurla yıkanıyor, yağmurla doluyor yeryüzü. Yeni sevinçler, taze duygular ve tatlı bir neşeyle doluyor gönül. Yeryüzü bir gönül oluyor. Toprak buram buram hayat kokuyor. Baharın tatlı yeşiliyle günün uzun süren yağmurları bir bereketli hâlin doğmasına vesile oluyor insanda.