Upuzun bir sessizlik olsa sanki her şey yeniden dengesini bulacakmış gibi bir hisse sahibim. Bu kadar gürültü, konuşma, dışa dönük fiiller yüzünden içimizdeki dengeyi zaman zaman elimizden kaçırıyoruz. Halbuki insan, iradesiyle bir köşeye çekilip kendi içinde derinleştiğinde belki aradığı huzuru bulur.
Hep konuşarak, hiç durmayarak, dikkati daima ona buna vererek yaşamak ve böylece huzura ereceğimizi zannetmek tam bir yanılgıdır. Huzur, insanın tercih ettiği sakinliğinde gizlidir. Sessiz ve sakin kaldıkça o huzura ereceğiz.
Bizim belki en büyük trajedimiz kendimizi çok ve lüzumsuz yere yormamız, gücümüzü suni şeyler için harcamamızdır. Bugün insanın düştüğü tuzakların başında bu geliyor.
İnsanın buluşup görüştüğü şeyler onun gücünü kuvvetini artırmalı, ona iyi gelmelidir. Gün içinde yorulan insan ne olursa olsun yaşamaktan huzur duymalı, o gün kendine ve ailesine yarar bir şeyle meşgul olmalıdır. Aksi hâlde yaşamak bir gönül yorgunluğu hâline geliyor.
Ben böyle bir durumda doğada bir kenara çekilir, kendimi uzayıp giden sessizliğe bırakır ve düşünürüm. Sessizliğin, sakinliğin, biraz dingin kalmanın insana iyi geleceğine inanırım. Hep çalkalanan iç dünyam, sessizlikte bir sükûnete ve huzura kavuşur. Gün içinde gerekli gereksiz şeylerle sürekli yorulan ve yıpranan insanın da ihtiyaç duyduğu şey aslında bu sükûnet hâli ve sessizliktir.
Öyleyse insan kendini zaman zaman uzayıp giden bir sessizliğin akışına bırakmasını bilmelidir. Hayatı yapan, kuran, oluşturan manâ aslında her zaman sessizdir. Güç, kuvvet sessizdir. Huzurlu insanlar sessizdir. En önemlisi de yaratıcı güç daima sessiz ve sakindir.