Etrafımızdaki konuşmalar günümüzü ve hayatınızı biteviye dolduruyor. Dünya konuşanlar ve onları dinleyenler diye ikiye ayrılmış gibi. Çatışan, hasmını yenmek isteyen, dinî anlayışını, ideolojisini veya dünya görüşünü pazarlamak isteyen sayıyız kimse gönüllere ve zihinlere durmaksızın huzursuzluk tohumları serpmeye devam ediyor. Daima arayan insanoğlu konuşanların sözlerinde derdine derman, özündeki yaraya ise şifa arıyor. Elbette bulamıyor onu. Çünkü konuşanların sözleri çoğu zaman savaşa benziyor. Konuşurken savaşır gibi konuşanlardan, bulduğu her yere düşmanlık ve huzursuzluk tohumları serpenlerden uzaklaşmak gerektiğini anlamadı günümüz insanı. Bu kadar derin bir huzursuzluğun ve bir türlü sonu gelmeyen çatışmaların içinde bunalıp kalması bu insana ihtar olarak yetmesi gerekirdi.
Yunus Emremizin o muhteşem "Taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter / Nice yumuşak söylese sözü savaşa benzer" ifadelerinde kendisini bulduğu üzere bugün konuşanların bir kısmının gönlü taş gibidir. Onlar yumuşak sözler de söyleseler konuşmaları savaşa benzemektedir. Onlar müjdeleyici, uzlaştırıcı, gönüllere sevgiyle, muhabbetle tesir edici değildir. Bir savaş çığırtkanlığı yapar gibi konuşurlar.
Bu türden sözler içimizde biriktikçe müstakbel bir huzursuzluğa da hazırlanıyoruz demektir. Bu yüzden kendine daima bir düşman arayan ve vehimleriyle inşa ettikleri bir husumet dünyasında iğne fıçısında yaşar gibi hayatlarını sürdürmeye çalışanlar sosyal ve ferdî olarak tesir ettikleri her şeyde ve her yerde insan saadetine düşman bir tavır takınırlar. Ancak bu çığırtkanlar bunu bilmezler.
İnsan mutlu olmayı istiyorsa gönül yaralayıcı sözlerden ve onların sahiplerinden uzak durmayı öğrenmelidir. Gönlünü ve zihnini umarsızca dolduran, sözü manâdan ve sevgiden uzak, gönlü katı ve merhametsiz kimselerden yani sözü savaşa benzeyenlerden uzak durmalıdır insan.