Dinlenmeyen her söz söyleyeni de yoruyor muhatabını da... Konuşa konuşa kelimelerin anlamdan soyutlandığı zamanlar yaşıyoruz. Çünkü nihayeti düşünülmeyen onca söz çevremizde uçuşuyor. Kararsız, bîçare ve yorgun... Böyle olunca hiçbir gönülde onlar karar edemiyorlar.
Mânâsı var olmayınca yahut anlam karar edemeyince sözün söylenmiş olmasının da bir önemi kalmıyor. Anlamsız sözler söylenmemiş sözler hükmünde kalıyor.
Yalnız, rast gele sözlerin bir bedeli oluyor hayatımızda. Eğer konuşmalar tecrübeyi ve yaşanan duyguları ifade etmiyorsa onlar bir gün ödenmesi gereken bir bedel gibi karşımıza çıkıyorlar. Bu yüzden sürekli konuşmanın, hatta bazı zamanlar konuşmuş olmanın faydası olmadığı gibi sözler insana beklenmeyen zararlar da verebiliyor. Bu, biraz da bizim durup dinlemeyi ve sistematik düşünmeyi önemsemememizden kaynaklı bir durum. İnsanlara susabilmenin bir erdem olduğu hatırlatılmalıdır. Kendini tanımak isteyen bir insanın konuşmaya değil susmaya ihtiyacı vardır.
İnsan kendini söylenmemiş sözlerden korumalı. Sırf söylenmiş olmak için söylenen her şey aslında söylenmemiştir. Böyle kalsa yine bir yere kadar buna ses çıkarılmaz. Fakat sırf laf olsun diye söylenen onca söz hayatımıza gönül yorgunluğu ve perişanlıktan başka bir şey bırakmıyor. Böyle olunca insan neden konuşur, neden her mecraya laf yetiştirme ihtiyacı içinde olur ki!