Sosyal medya artık huzursuzluğun ve mutsuzluğun da kaynağı. Dâimâ elindeki telefona bakan biri kendi içine bakmayı ihmal eder. Bu da insan hayatının topyekûn ihmâl edilmesi demek.
Sosyal medya günümüzün gerçeği... Kendimizi bundan alıkoyamayacağımıza göre bunun bir dengeye oturması gerekir. Zaten temel problem de bir amaçsızlık elinde çırpınan insanların içlerindeki boşluğu sosyal medya ile doldurmak istemesidir. Bu, gençlikte özellikle böyle. Dâimâ yeni yüzler, yeni muhtevalar, moda ve akla hayâle gelmeyen içeriği ile sosyal medya insanı kendinden alıkoyuyor. Bu insan kendini anlamak, düşünmek, duygulanmak, aşk ile ibadet etmek, bir sanatla ve enstrümanla meşgul olmak için pek vakit bulamaz. Zihin ve kalp çoğu zaman kötülük, amaçsızlık akan görüntülerle daima zehirlenir. Bir de sanal olarak mutluluk başkalarında ve başka şeylerde vehmi uyanır insanda. Peki, böyle bir insana mutluluğun, huzurun, sakinliğin kendi özünde yattığını nasıl anlatacaksınız!
Dünyanın en meşgul insanları hayatını sosyal medya üzerinden kurguyanlardır. Çalışan bir insan, sadece yaptığı işle değil kendisiyle de meşguldür ve giderek içinde bir mutluluk ve huzur inşa eder. Aslında çalışan kimseler dâimâ huzurludur. Fakat vaktini, ömrünü, gününü sosyal medyada tüketenler huzurlu olamıyor. Kendini ihmal ediyor bu insanlar. Okumaya, düşünmeye, ibadete, seyahate, kültüre, şiire ve en önemlisi de sonsuz bir âlem olan insanı tanımaya vakit ayıramıyorlar.
Bu notları mutsuz olduğunu söyleyen öğrencilerimin bana söyledikleri üzerine kaleme aldım. Neticede biz de dünyanın en huzurlu insanı değiliz. Ama huzursuz da değiliz. Anlamaya çalıştığım hayatın bana öğrettiklerini onlarla paylaşıyorum.
Herkesin bir sosyal medya hesabının olduğu zamanda ara sıra fiillerimize ve sözlerimize dâir de bir hesabımızın olması gerekir. Değil mi!