Bu beyaz duman ne kadar sonsuz. Halbuki önümü bile göremiyorum. Bu beyaz karanlığın içinden ne çıkacak, onu da bilmiyorum. Fakat baktıkça başka bir evrene savruluyorum. Bir başka âleme geçiyorum sanki.
Burası, şimdi her yanı sisle kaplı bu ormanlar bir araf gibi geliyor bana. Ben bu soğuk, bembeyaz ve bir hayal perdesine bürülü mesafelerden, başka ve uçsuz bucaksız bir evrene geçecekmişim gibi oluyorum. Mesafeleri kapatan bu derinlik içime yepyeni pencereler açıyor. Burada göremediğin ufuklar gönlümde beliriyor artık.
Bu sisin içinde böyle bir başıma kalmak, bu yalnızlık şimdi çok iyi geliyor bana doğrusu. Bu bembeyaz mesafelerde kayboldukça zihnim hep aradığı o zemine kavuşmuş gibi müsterih. Bu çok derin bir huzur hâli. Nedense pek de ummadığım bir yerde karşılaştım onunla. Bugün o huzuru bu bembeyaz dumanın içinde hissediyorum. Yaşamak şimdi bu derinlikte başka boyutlarda görünüyor bana. Hâlbuki eşyayı ve tabiattaki şeyleri göstermede pek de cömert olmayan bu sis şimdi bana kendimi gösteren bir ayna gibi oldu.
Hep aradığım bazen tesadüflerin sevkiyle bulup sonra kaybettiğim bir kişiyle yani kendimle buluşma imkânı veriyor bu duman bana. Bir beyaz sayfa gibi... Yepyeni anlamların cilveleştiği cümleler konduruyorum bu beyaz dumanın üzerine. Kaybola kaybola yazıyorum hislerimi. Kayboldukça hep beyaz, daha beyaz sayfalar beliriyor içimde.
Duman bende mürekkebi bitmeyen bir ilhamın kaynağı gibi. Neler de telkin ediyor şu anda bana. Uzun uzun söylemeye gerek yok sanırım. Bu sis, bu duman, bu bembeyaz karanlık; günün bu saatinde eşyanın özü ve şu dünya arasında bir geçit yeri gibi bir dolu duyguyu ve yaşama sevincini gönlüme dolduruyor.