Sakinlik, yalnız kalmak değildir. Bilakis kendimizle buluşmak ve bundan huzur bulmak demektir. Mekan her neresi olursa olsun insanın sakin ve dingin olabilmesi demektir. Sakin kalabilmek öze dönmeyi beraberinde getirir. Dışarıda bir akarsu gibi çağlayan ve coşan insan, böyle zamanlar kendine kavuşur. Konuştuğu ve dikkatini dışarıya verdiği her anda kendinden uzaklaşır insan. Sakin ve sessiz kalınca yeniden kendine döner. Bu bir süredir görmediğimiz bir dost ile buluşmak gibidir. Sakin kaldıkça özümüz kendini göstermeye başlar bize. Su katılmamış bir kendilik hâli yaşarız. Kendimizde derinleşmeye başlar, hatalarımız ve doğrularımızla özümüzü ayan beyan seyretmeye koyuluruz. Böyle bir zamanda sakinlik bütün benliğimizi kuşatır ve bu durum bizi huzurlu kılar. Bu, bir bakıma kendimizi tanıma ve anlama hâlidir. Bir özbakım da diyebiliriz buna. Aslında yaşadığımız hâl, hayatımızın temellendiği, içimizdeki zemini hissettiğimiz, bizi biz yapan değerlerimizi özümüzde duyduğumuz çok tatlı bir süreçtir. Bununla beraber kin, nefret, kıskançlık, öfke ve daha birçok olumsuz duygu türünden şeyler birer çerçöp gibi özümüzü sardığı için bunları temizleyip özümüze erişmek biraz vakit alabilir ve canımızı acıtıbilir. Bu sebepten olsa gerek, birçok insan hataları ve günahlarıyla yüzleşmekten, yani bir hesaplaşmanın kendisine vereceği acılardan kaçınır. Nefsinin türlü oyunlarıyla bunların üzerini örtme yoluna gider. Dolayısıyla sakinliğe, dinginliğe ve sessizliğe vakit ayırmayı istemez. Vicdanını ve özünden yükselen daveti susturur yahut öyle zanneder. Dikkatini kendi özünden başka şeylere vererek zihnini ve kalbini doldurma yolunu tercih eder. Bu da ister istemez sosyal ilişkilerde ve insanın kendisiyle münasebetlerinde bir dizi meseleye yol açar. Halbuki bu insanın aradığı şey sadece biraz sakin kalmaktı. Sessizce içini dinleyerek kendine yönelmekti. Sloganlardan, siyasetten, avm'lerden, tv'den, internetten, kısaca ebedî saadet aradığı bütün bu yapmacık şeylerden kısa bir müddet uzakta kalarak özüyle ilgilenmesiydi. Bunu görmek ve anlamak istemedi insan. Halbuki aradığı biraz sakinlik ve biraz da sadelikti.
Bizi bekleyen bir özümüz var. Nihayet bir de ona verdiğimiz sözümüz... Yaşamak her hâliyle sakinliği yüceltiyor ve özümüz bizi daima sakin kalabilmeye davet ediyor. İnsanlık bana kalırsa tarihte hiç bu kadar sakin kalmaya muhtaç olmamıştı