Yorgunsun, çaresizsin. Bazen de öyle olur. Böyle olunabildiğini anladığın ve kabullendiğin vakit yatağında akıp giden bir akarsu misâli hüzünler ve kederler geçip gider içimizden.
Sakin oluver, ne olacak yani. İçimizde büyüttüğümüz hüzünler uzun süren bir ayrılığın acısından başka bir şey değil. Dur şöyle. Kendine bak. Ne görüyorsun, ne buluyorsun kendinde? Koca bir hayal kırıklığı ise bulduğun, demek ki özünden yükselen taleplere cevap veremiyorsun. Burada kalbimizin bizi uyardığını söylemeye gerek var mı? Anla artık! Reklam şirketlerinin konusu olmak istemeyen bir iç âlemin var. Yorgun ve her şeyden bıkkın olan benliğin, kendisini fark etmeyi bir türlü düşünemediğin ruhunun ve gönlünün bir ifadesi olabilir mi acaba? Onlar "Şu beden denen şeyden ne umuyorduk, ne bulduk!" diye hüzünlenmiş olabilirler mi? İdrakini ve kemâlini yükseltmen için kullanman gereken vücudun süflî ve pespaye dünya zevklerine esir düştükçe içinde büyüyen hayal kırıklığı seni şu hâllere düşürmüş olabilir mi?
Bu sorular insanın kendi özüyle ilgili meselelerdir, anlıyorum. Özünden başka neyin var ki senin? Takımın gol attığında bedeninle gösterdiğin hâllerle ruhunun sevincini ve heyecanını tükettin. Bir şeye sahip olmayı delice isteyip sadece bunun için çabaladığında özünde yaşamayı istediğin o derin varoluş fırsatını kaçırdın. Bir çiçeğin güzelliğiyle ruhunu besleyebilirdin ama sen doymak nedir bilmeyen ihtiraslarının ve arzularının kölesi olmayı tercih ettin. Daha da yok mu diyen cehennem gibi o ateşe durmaksızın odun taşıdın.
Maddeye dâir sende bu kadar arzu ve telep varken nasıl mutlu olabilirsin, o hüzünden nasıl kurtulabilirsin! Özüne bak, içine bak. Sanki bir similasyon ortamındaymış gibi her şeyin hızlıca değişip gittiğini, tükendiğini, el değiştirdiğini görmüyor musun? Sendeki şu ebedîlik hissinin bedenin değil ruhunun hâli olduğunu ne zaman kabulleneceksin? Bedenle beraber elinden kesin bir şekilde bırakıp gideceğin şeyler yerine ruhunun ve gönlünün taleplerine ne zaman kulak vereceksin?
Yerinde duramıyorsun ve rahat değilsin. Anlıyorum. Çünkü gerçek varlığın yani özün rahat değil. Bir yerlere kavuşmayı istiyor. Bir kulak ver bakalım. Orası neresi?