Bu kadar gelme gitme, yeme içme, türlü kılıklar altında kendini gösteren var olma mücadelesi maksat olamayacağına göre kendini ısrarla gizleyen şey nedir bizde? İnsanı içine düştüğü mücadelede bu kadar güçlü kılan ve onu türlü maceralara sürükleyip perişan eden, sonra da hiçbir şey olmamış gibi çekip giden hâl nedir öyle?
Kendisine bir ebediyet izafe ettiğimiz bunca fânî şey nasıl da pişkin pişkin hayatımızdan çekip gidiyor ve bizi onlara atfettiğimiz yüksek duyguların ve güvenin acı sonuçlarıyla başbaşa bırakabiliyor. Bu korkunç trajedi her zaman ve dönemde durmaksızın oynanırken kederinden ve bu acı maceranın sonuçlarından bıkkın ve yılgın bir kimse de bulunmaz mı?
Her gün aynı hay huyun içinde biteviye tükenen ömür, enerji, duygu ve düşünceler kendine nasıl da hakikî bir mecra arıyor insanda. Durmaksızın süren bu arayışlar yüzünden her gün bizi huysuz, ne aradığını bilmeyen, mütereddit, kararsız bir varlık hâline getirmeye devam ediyor onlar. Bir hakikat çeşnisi, bir güzellik havası, bir ebedî nefha arıyorlar kendilerine. İnsanın kendilerine yâr olmasını, ömrün hakikat ve aşk yolunda sarfedilmesini bekliyorlar. Kalbin karar edip hayattan ne beklediğini hatırlatmasını, gönlün kendisine hayat veren o aşkı yeniden duymasını, aklın varlığın meselelerine rağmen o çetin soruları sormasını bekliyor onlar.
Bu her gün pinekleyen, hayatını yeme içme arasına sığdırmış, hayatın hakikatine dâir hiçbir meselesi olmayan, neyi aradığını bilmeyen, eninde sonunda hüsrana uğrayacak insan tipinden varlığımızın en derinlerine gizlenen o hakikati arayıp bulma arzusunun artık bıktığını, bundan kurtulmak istediğini, aşkın ve irfanın elinde birazcık nefes almak istediğini söyleyebiliriz. Bu insan içinden yükselen isyana kulak verse belki huzursuzluğunun hikmetini sezip anlayabilecek. Fakat bu insan vicdanını susturur gibi içindeki bütün haklı itirazları dindirdiğini zannetmektedir. Halbuki bütün sessiz kalışları anlamsız çırpınmalar, sonu gelmeyen yorgunluklar ve pişmanlıklar hâlinde yine ona dönmektedir. Bu insan artık hayatı ve kendini dinlemeye vakit ayırmalı, özünden yükselen hakikat arzusuna, bu acı çığlığa bir cevap vermelidir. Devir artık bunun devridir.