Hiçkimseye anlatacak bir meselemiz yok. Bütün ve asıl mevzu bir yerde kendimizi anlamaya çalışmak... Gerisi teferruat ve sonu gelmeyen dedikodulardan ibaret. Hayatta en zor şey dinlemek istemeyen insanlara bir şeyler anlatmaktır. Elbette görevimiz gereği öğrencilere ders anlatmakla yükümlüyüz. Fakat özünde öğrenme ve anlama gayreti olmayan öğrencilere bir şey anlatmaya uğraşmak ilk önce onlara zulümdür.
Böyle olmakla beraber ülkemizin eğitim meselesi üzerine zihin yormadan edemiyorum. Burada gençlerin neyi öğrenmeleri gerektiği meselesi etrafında bazı düşüncelerimi ele almak istiyorum.
Eskiden öğrenciye talebe denirmiş. Yani talep eden demekmiş öğrenci. Halbuki şimdi birçoğu talep etmiyor. Öğrenmek ve anlamak istemiyor. Hoş, öğrenseler ne olacak ki? Başları göğe mi erecek?
Çalışanı, af edersiniz her alanda az veya çok enayi yerine koyan bir işleyiş hakim hayatımıza. Bunu aşmamız lazım. Çalışan ve üreten insana değer vermek lâzım. Yoksa medeniyet krizi dediğimiz o hiç istenmeyen şeyle karşı karşıya kalmak işten bile değil. Üretmeyen, okumayan, zihin yormayan, gününü kendisine ve milletine faydalı olmayan şeylerle tüketen, seviyesiz ve sonsuz eğlence fikriyle yaşayan ve buna bir hudut tayin edemeyen sorumsuz insanlarla bir yere varamayız.
Vatanını seven ve çalışarak milletine hizmet eden insanlarımız vardı. Onlar hâlâ biraz olsun varlar. Sevmek elbette bir karşılık, bir bedel ister. İçi boş kelimelerle sevgi tezahürü hiçbir şey ifade etmez. Gençlerin yaşayarak, yaparak, çalışarak, ülkesine bir değer katarak hizmet etmeyi öğrenmeleri ve onlara bunu öğretmeniz lazım.
Harçlığını sigaraya verip içtiği sigaranın izmaritlerini yerlere atanlar, okullarda devletin malına zarar verenler, kendisini yetiştirmek için özen göstermeyeler gerçek anlamda bu vatanı sevmiş olamazlar.
Burada eğitim sisteminin içinde "Öğrenciye ne öğretmeliyiz?" sorusunun net ve gençleri kuşatıcı bir şekilde yanıtlanması gerektiği meselesi ortaya çıkıyor. Böyle bir soruya cevap vermek bir köşe yazısının sınırlarını aşıyor elbette.
Bir de şu iyi anlaşılıyor ki, eğitimle ilgilenenler bu anlamda gösteriş ürünü ve vitrin malı uygulamalarına devam ediyor. Kendileri uyuduğu gibi gençleri de uyuttuklarını ve onları okullarda tuttuklarını zannediyorlar. Sözün özü şu eğitim anlayışı ülkemize hiç ama hiç yakışmıyor.