Bazen dünyada çok uzun yaşamışım gibi bir hisse kapılıyorum. Yaşanması gereken ne varsa yaşanmış ve hepsinden zaten çoktan bıkmışım gibi bir hâl beliriyor içimde. Böyle olunca keyifsiz biri olup çıkıyorum. Hayatın hemen hiç bir şeyinden tat alamıyorum. İnsanlarla müşterek yanlarım azalıyor. Bu sebepten her geçen gün içimdeki yalnızlık daha da büyüyor. Bir anlamsızlık durumu oluşuyor bende. Uğruna o kadar mücadele ettiğimiz şeylerin kıymeti yerle yeksan olurken bu sefer de hayatın gayesini sorgulamak düşüyor bize.
Evrende sonsuz bir münzevi olduğumu duyuyorum. Sorularıma benden başka cevap verecek hiç kimse yok, bunu anlıyorum. Özellikle özü kaybolmuş cümleler, yürekte yer edinemeyen sözler, kendisine pek büyük anlamlar yüklediğimiz dünyalık işler beni her geçen gün hududunu tayin edemediğim bir inziva hâline çekiyor. Konuşan insanların çoğu zaman hiçbir şey söylemediği, bakanların görmediği bir tuhaf âlem dışarısı. Sanki bütün bir evren elbirliği etmiş gibi özümden yükselen hiçbir soruya ve itiraza aşikâr bir karşılık vermiyor. Fakat kendime yönelince aradığım cevapların içine gark ediyor beni. Bu sefer iç âlemimde türlü zorluklara göğüs gere gere yürüyorum. Nereye gittiğimi bilmeden... Sessizlik, sakinlik bunun sadece görünen tarafı. Özümde kimselerin fark edemeyeceği kaynamaları, gidip gelmeleri, çatışmaları hep bir tefekkür hâlinde karşılamak bazen çok yoruyor beni. İçimde böylesine derin bir kaynama varken dışarıda firari mermiler gibi vızıldayıp duran, hangi amaç için söylendiği pek belli olmayan bulanık sözlerden kaçınıyorum. Kimselerle uzun boylu konuşamıyorum bu yüzden. Konuştuklarımdan ise bin bir türlü pişmanlıklar duyuyorum.
Hayatın gayesi özde bir ifadeye gelmeyince dışarıda yapılan işlerin, söylenen sözlerin hakikî bir zemine kavuşmasını, insanı ve insanlığı mamur etmesini beklemek ham bir hayal. Bu sebepten hayatta bir şekilde anlamı sorgulamamıza yol açan her türden oluş, madde, söz bize acı veren ve bizi inzivaya mecbur eden sevk ediciler olmaktalar. Bana öyle geliyor ki, Yaratıcı inzivaya insanı mecbur ederken özü kaybolan kelimelerin, anlamı kaypak cümlelerin ve insana artık pek yaramayan konuşmaların iç âlemini yeniden tesis etmesi için bu münzevîyi seçmiştir. Bu yüzden münzeviler insanlığın kaybettiği mânâları yeniden yaşarlar.