Köyde çalışan bir insan kendinde gizli İlâhî güzelliği sergiler. Köyde, çalışmak esastır ve burada yaşayan biri hayata dâimâ çalışarak dâhil olmak durumundadır. Bu yüzden çalışmayı sevmeyenler köyü de sevemez. Çalışmayı bir yaşama tarzı olarak benimseyenler köye gönülden bağlanır. Çünkü her dâim yapılacak ve görülecek bir iş vardır köyde.
Aslında köyde çalışmak, tabiatın olduğu kadar insan hayatının da doğal ritmidir. Bu hâl doğadan insan ruhunun en derinlerine kadar sinmiş gibidir köyde. Zaten insanın yerinde bir an bile duramaması ve daima bir şeylerle meşgul olması köyün kendisine yüklediği o çalışkanlığı can ü gönülden kabul ettiğini gösterir.
Elbetde bu, dışarıdan göründüğü gibi sadece çalışmak ve üretmekten ibaret bir faaliyet değildir. Köyde çalışmak insanın özünü dolduran mânânın da en saf hâliyle yaşanıp ortaya konması demektir. Köy, insanı böyle mamur eder. Bu insan köyde yöneldiği her meşguliyetin keyif ve derinlik veren mânevî bir imar olduğunu yaşayarak görür. Her fiilin bereketli sonuçlarının olması da gönülden iştirak ettiği işler, yüreğinden gelerek sergilediği tavır ve fiillerdendir. Bu yüzden köyde çalışmak sessiz sedasız bir şekilde insana yeni ufuklar, yeni anlamlar yükleyen bir kozayı da kendi etrafında örmesi demektir.
Gönül dolduran bunca anlamın varlığı burada çalışırken pek anlaşılmaz. Bunun için gurbetin acı zehrini biraz tatmak gerekir. Bir başka diyarda yaşadıktan sonra yerine yurduna, köyüne gelen biri, hasret yüzünden özünde pek duyamadığı o derin anlamları burada kavuşmanın verdiği huzur ve çalışmanın ihsan ettiği bir itminanla içinde yaşadığını hisseder. Sessiz sedasız bu anlamın yüreğine dolduğunu duyar. Köy, çalışarak hayata dâhil olan birini ilhamın en gür yollarına sevk etmede emsalsiz bir cömertliğe sahiptir. Köyde çalışmak bu yüzden hayatı hakikî derinliğiyle yaşamak demektir.