Her görüntü akıp gidiyor. Bir yaprağın yerinde durduğunu da görmeye ihtiyacımız var bizim. Bu kadar gelip geçici yaşamı anlamaya da... Her şey kayboluyor yanımızdan yöremizden. Bazen durup bunların bize söylediğini anlamak gerekir. Eğer buraya düşünmek ve anlamak üzere geldiysek bundan doğal ne olabilir! Bir kenara çekilip bize verilen ve bizden alınanları düşünmek sanırım hayat denen bu hadiseler silsilesini de kabullenmeye ve buna göre davranmaya sevk edecek bizi. Bu tıpkı suya kapılan bir insanın bir yere tutunup nerede olduğunu, ne hâlde bulunduğunu düşünmesine benzer. Hayat ırmağı onu almış ve sürüklüyor. Bu insan hadiseler, insanlar ve eşya arasında sürüklenip giderken kendini anlama ve dinleme ihtiyacı hissediyor. Bu kadar olayı ve insanı bir yere oturtup onların neden var olduğunu anlamak üzere çok önemli bir fırsat sunuyor kendine. Ruhunu ve kalbini dinlenme imkânı sunuyor bu insan kendine. Öğrenebildiklerinin, öğrenemediklerinin, anladıklarının, anlayamadıklarının bir hesabını yapıyor. Bunu yapmasından daha güzeli ne olabilir bu insanın! Gördüğü rüyaların ne anlama geldiğini düşünen biri gibi yaşadığı hayatın kendisine hangi mesajları iletmek istediğine, hangi dersi öğretmeye çalıştığına odaklanan biri yapayalnız olsa bile yaşamın hikmetini anlamış sayılır. Bundan sonra onun yapması gereken öğrenmek ve hataları tekrar etmemektir. Yalnızlık, sessizlik, düşünmek bunun için vardır.
Her şey kararlı ve sürekli bir şekilde değişip duruyor. Önemli olan geçip giden bunca şeyin bize ne söylediğidir. Halbuki insanlar başkalarını dinlemekten kendilerini dinlemeye vakit bulamıyorlar. Başkalarına benzemekten kendileri olmaya fırsat bulamıyorlar. Bir başkasının beğenisini dikkate alıp vicdanı susturma pahasına kendinden daima uzaklaşan nice insan var. Hep dışarıya odaklanan bu insana, yaşamın kendimize yönelmekten başka bir anlam taşımadığını nasıl izah edeceksiniz! Değişen, akıp giden ve gönül yoran bunca şeyin insana verdiği zararı nasıl anlatacaksınız!
Yaşamda bize dâir gerçekleşmesi gereken bir şeyler var. Bunu kendini bilmek şeklinde izah ediyorlar fakat bu kelimeler bütün bir hayata yayılan eylem, tefekkür, çalışma, hareket ve ibadetlerin özündeki taleptir. Ne olursa olsun biz kendimizi tanımaya ve anlamaya çalışıyoruz. Bize verilen her mesaji anlamaya çalışmanın özünde de bu yatar. "Neden bu rüyayı gördüm?" der gibi "Neden bu benim başıma geldi?" veya "Bu yaşadığım şeyler bana ne anlatıyor?" demek insanı özünde var eden soruları kendisine sorması demektir.
Mademki bu dünyaya kendimizi anlamaya ve bilmeye geldik, bundan başka bir çare ve amaç olmadığına göre bir kenara çekilip hayatı berrak bir gönül ve temiz bir vicdanla düşünmenin tam vaktidir.