İzler kalıyor hayattan geriye. Kimi birkaç yıllık, kimi binlerce senelik... Her gelen kendi hâlince dokunuyor hayata ve bazen çok derin izler bırakıyor insanlığa. Yazı da bir iz, resim de... Şarkı da öyle, iyilik de... Her türden zarar verici eylem ve sözler de geriye kalan izlerden olabilir.
İzler bazen kolay silinmiyor. Bilmediğimiz, görmediğiniz ne izler var şu âlemde. İzlerin bir bir hududu yok. Bizden de geriye kalacak olan onlardır. Kimi taşın üzerindekiler gibi binlerce yıl orada kalacak kimi de yağan karın üzerindekiler gibi bir güneş gördüğü vakit eriyip gidecek. Nihayet her türden maddî iz bir gün kaybolacak. Ebedî yaşayacağımızı zannettiğimiz âlemden hiç yaşamamış gibi çekip gidiyoruz çünkü. Bizimle beraber izler de yavaş yavaş kayboluyor.
Görünen ve bilinen izler kaybolup giderken görüp dokunamadığımız izler ne oluyor? Onlar kaybolmuyor. Bir ağaca çizdiğimiz harfler kaybolup gidiyor, fakat ağaca dostça dokunuşumuz kaybolmuyor. Bir ırmakta tuttuğumuz balığı sadece biz hatırlarız ama onun kıyısında daldığımız tefekkür âlemleri insanlığa mâl oluyor.
İyi ve kötü ayrımı oluyor bir de izlerde. Kötü söz yok oluyor ama iyi söz ve iyiler yok olmuyor. Nefret, sahibini yok ediyor ve etrafına zarar veriyor ama sevgi asla yok olmuyor. Dönüşüyor ve yüksek bir insanlık fazileti hâlinde gözüküyor. Demek ki, maddî izler çekip giderken mânevî izler kalıcı oluyor. Zaten dünya ve içindeki her şey bir gün yok olup gidiyor fakat bunlar asıl var olanı, yok olmayanı haber veriyor bize. Var zannettiğimiz şeyler aslında yokken, yok zannettiğimiz şeyler vardır bu âlemde. Gerçek bu yüzden dışarıda değil, içeride var edilir. Özünde bir anlamı varsa varlığın bir kıymeti olur. İzler de böyledir. Gönülden duyarak ve hissederek bıraktığımız güzel izler kaybolmaz bu âlemde.
Herkes herkeste iz bırakıyor. Bu izler güzelleştikçe insanın evrendeki varoluşu hızlanıyor. O artık bir beden olmaktan ziyade bir gönül hâline geliyor. Burası galiba insanın ölmediği yer. Bütün fânî ve gelip geçici izler insanın ölümlü bir varlık oluşuna bir bakıma direniş göstermektir. Halbuki âlemde kalıcı bir iz bırakmanın yolu sevmek ve iyi olmaktır. İyilik ve iyiler asla ölmediği gibi seven bir insan da asla yok olmaz. Sevenler hayatlarından geriye derin izler bırakır.