Huzur senin içinde. Ötede beride huzur aramana gerek yok. Sende huzur varsa gittiğin her yerde bulursun o huzur hâlini. Aradığımız şey, belki içimizdeki sesi duyabileceğimiz sessiz bir tabiat köşesi ve dikkatimizi içimize yönlendirebileceğimiz bir imkândır.
Aslında aradığı her şeyin insanda mevcut olduğunu düşünürüm. "Neyi arıyorsan sen osun!" diyen Mevlâna ne demek istedi? Biz aradığımız şeyin kendisi olduğumuza göre aynı zamanda istediğimiz, arzu ettiğimiz, hedeflediğimiz şeyler de olabilir miyiz? Neden olmasın! Dışarıya, hârice, bir başka mekâna ve zamana yöneldikçe dağılan, eriyen, gücü tükenen insan kendine döndükçe bambaşka bir kuvvet ve imkânla karşılaşmıyor mu?
İnsan aradığı şeyin kendisidir. Her şey insan için var edilmiş. Buna rağmen sahip olduğumuz korku, hüzün, endişe ve daha birçok olumsuz duygu yüzünden gücümüz kuvvetimiz heba oluyor. Aradığı huzurun ve mutluluğun kendinde olduğunu bilmeden yaşıyor insanlık. Çünkü sembolik olarak anlatılan cennet hayatını ifade eden kavramlar üzerinde düşünmek yerine bunları dış dünyanın sanal gerçekliği ve belirsiz bir geleceğe dâir vaatlerle değiştirdi. İnsanlık kolaya kaçtı. Bedelini de çok ağır ödedi. Ödediği bedel hayatın, dinin, insanın hakikati idi. Sevgiden bahsedende sevgi yok, dinden bahsedende din, ilimden bahsedende ilim...
Sistem bedel ödemek üzerinden çalışıyor. Bir şeye sahip olan onun bedelini kesinlikle ödemiştir. İlmî hakikatler üzerinde kafa yorarsanız âlim olursunuz. Bu sizi çileli bir insan da yapabilir. Din, üzerinde düşünmemiz gereken şeyler anlatır bize. Hikaye anlatmak, kalabalıkları uyutmak için değildir anlatılanlar. Din bizi bize anlatır. O bizim iç yolculuğumuzdur. Aynı şekilde duygusal ve fikrî zenginliği olan, hayatı daha geniş bir pencereden izleyip daha derinden kavrayan insanlara da sahip oldukları şeyler öylesine kolay verilmemiştir. Arka planda ne yaşanmışlıkların olduğunu bilemeyiz.
Demin duygusal zenginlikten bahsettik. Bunun için biraz çalışmayı, gönlümüzün neyi talep ettiği hususunu belirgin kılmayı öğrenmeniz gerekiyor.
Aradığımız huzursa bunun bizde mevcut olduğunu öğrenmenin de bir karşılığı var. Huzurun, mutluluğun bizde mevcut olduğunu anlamanın karşılığı gönlümüzü çevreleyen olumsuz duygularla örülü duvarları yıktıktan sonra iyi niyet, tefekkür ve sevgiyle kendimize yönelmemizdir.
Yaratıcı, sistemi sorduğumuz hiçbir soruyu karşılıksız bırakmayacak mükemmellikte yaratmış. Fakat cevapları bulmak için dikkatli yaşamak lazım. Eski bilgeler buna "iz gütmek" demişler. Soruyu sorup, arayışımızı ifade edip bir kenara çekilmek olmaz. Fakat çoğumuzun yaptığı böyle.
Sözü çok da uzatmaya gerek yok. Aradığımız bizde, istediğimiz bizde, varoluşumuzun kaynağı o güzellik gönlümüzde. Fakat algımızı açık ve geniş tutmamız lazım. İnsan bir şey arasın da o iç âleminde olmasın! Fakat asıl mesele, huzurun ve mutluluğun tıpkı diğer güzellikler gibi kolay bir şekilde elimize geçmesini istememizdir.