Bazen güzel ve hikmetli sözleri okuyorum. İnsanlığın tecrübesi bir yerde nasıl da kaynaşıyor, bir ve beraber oluyor. En hüzünlü, en acılı ve en sancılı hayat tabloları karşısında verdiğimiz tepkiler nasıl müşterekse bunlardan çıkardığımız dersler de aynen bunun gibi ortaktır. Bu, tarihte derinleştikçe farklı milletlerde aynı hikâyelere, inançlara, mitolojik unsurlara rastlamaya benzer. İnsan, yürek sancılarında derinleştikçe bütün evrenle bir ve beraber olduğunu duymaya başlar. Hayattan alınan dersi ifade eden bir söz okuduğumuzda bunlardan duyduğumuz hisler bile müşterektir.
Bu demek oluyor ki, derinlerde çok güçlü bağlarla birbirimize bağlıyız bizler. Hikmeti farklı yönden görenler bir bütünü tamamlamak için davranırlar. Bakış açılarının ve farklılıkların çatışması için değil. Halbuki birbirinden ayrı görünen şeyler bir bütünün anlamlı kısımlarıdır. Bu yüzden düşünmek ve duygulanmak evrenseldir.
İnsanlığın bir ve beraber olduklarını anlamak üzere hayata sadece daha derinden bakmak gerekir. Bunun için düşünen, seven ve anlayan bilge insanların ne dediklerine yönelmek yeterli olabilir. Hep birlikte, derin bir hüzün ve bilgelik hâlindeyken bütün farklılıklara rağmen bir araya geliyoruz. Bütün bir insanlık bilgeliği ve hüznü hissederken demek ki tek yürek olabiliyormuş.
Bu yüzden diyebiliriz ki, bilgeliğin, acının, hüznün, gözyaşının milliyeti yoktur. Bunlar tıpkı diğer duygular gibi insanlığın ortak bağlarıdır. Bağlarıdır, diyorum çünkü bizi birbirimize bağlayan evrensel birkaç değerden birisi de hüzündür. Bunu ülkemizde yaşadığımız deprem sebebiyle ne kadar derinden duyduk! Dünya böyle bir sancı karşısında beraberce üzüldü, birlikte acı çekti. Bir can daha kurtarmak için yine beraber hareket etti. Dünya hüzünde buluştu. Bu beraberliğin bundan böyle sevinçlerle sürmesini isteyelim de artık şu güzelim hayatı savaşlarla, acılarla, gözyaşıyla değil mutlulukla dolduralım hep beraber.