İnsan zaman zaman bu hayatı ölüm dediğimiz noktadan kavrar. Hayatın kıymeti ve ciddiyeti ölüm dediğimiz o hadiseyle kendini gösterir. Durum böyle olunca hayatın geçiciliği yanında tazeliği ve güzelliği de ortaya çıkmış olur.
Madem bu kadar geçici bir âlemde yaşıyoruz, o zaman hayatın anlamı üzerinde durup düşünmek ve onu bulmak gerekir. İnsan bu hayatta anlamı bulmaya mecburdur.
Hayatın anlamı, içinde bulunduğumuz ânın ve yaşamın tazeliğini fark etmekle başlar. Hayat dâima tazedir. Bazen bize derin acılar yaşatsa da hayatın devamlılığı bu yeniliğin sürekli olduğunu ifade eder bize. Burada Yûnus Emre'nin şu sözlerini hatırlayalım:
Biz her dem yeniden doğarız bizden kim usanası
Hayatın tazeliği ayrıca onun sırrıdır. Biz bu sırrı içimizde taşırken onu yaşayıp yaşamamak bizim irademize ve tercihimize kalmıştır. Fakat hayatın tazeliği bizim onu fark etmemizi gerekli kılar. Çünkü hayat her durumda devam eder. Bu devamlılık, yaşadığımız müddet içinde bizi ona katılmaya mecbur eder.
İster gönülden gelerek isterse mecburiyet eseri olsun bu hayat, ırmağın içinde sürüklenip duran bir yaprak misâli bizi kendi seyrine çekip durmakta ve ona dâhil olmamızı istemektedir. Bu seyri gönülden gelerek yapıp yapmamak ise insan iradesine kalmış bir şeydir.