İnsanlar yüzyıllardır onun huzuruna geliyorlar. Elbette ondaki mânâya koşuyorlar. Bu nasıl bir mânâ ki hiç eksilmeden ve artarak yaşamaya devam ediyor. Gönlü yanıklara, derdi olanlara, hüzünlü ve kederlilere türbesinin kapısı daima açık. İnsanlar bu ziyaretlerden derin bir huzur ve dopdolu bir mânâ ile dönüyor ve buraya her dâim ve fırsat oldukça koşarak geliyorlar.
Onun himmeti yüce bir sultan olduğunu ifadeye gerek var mı? O, gönüllerde yaşayan bir yüce sultan. Eşiği gariplerin, dertlilerin, sığındığı bir yüce dergâh.
İnsan dediğin elbet gönülde yaşar. Kâmiller sevgiye ayna olan tertemiz vicdanlarda dâimâ yaşayan ve belki de gönül dediğimiz o yüce ve esrarlı âlemin kendisi olmuş insanlardır. Bence burada dünyayı, ülkeleri, şehirleri bir türbe kabul edip bu âlemde yaşayan veya göçen erenleri, bilgeleri bu türbede yaşayan bir mânâ diye bilmede hiçbir beis yoktur. Çünkü mekâna anlam veren ahlâkı yüce olan o güzel insanlardır.
Sevginin ve mânânın olmadığı her yer bir taş yığınından ibarettir bence. Orada sonsuz miktarda canlı bulunması bir şey değiştirmez. Bununla beraber muhabbet, bilgi, sevgi ve aşkla ömür süren erenlerin türbeleri dopdolu mânâ olmaya ve insanların akın akın gittiği yerler olmaya devam ediyor. İşte Hacı Bayram Veli sultanın mübarek türbesi onun mânâsını görünür ve bilinir kılmaya devam ediyor. Onun manasının çekip gitmediğini, himmetinin devam ettiğini buraya gelenlerin duaları, gözyaşları, ziyaretleri gösteriyor.
Belki onlar giderlerken bu dünyayı kendilerine bir türbe kıldılar. Bugün Hacı Bayram Veli pirimizin hemen her yerde yaşayan nâmının, mübarek isminin yaşaması bence bize bunu söylüyor.
Erenler ölmez, derler. Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez, demiyor mu Yunus Emremiz. Hacı Bayram Veli pirimiz de ölmedi. O büyük sultan himmetini bu büyük milletten elbette esirgemedi. Bugün burada, onun yüce huzurunda anlıyorum bunu.