Ah güzel Dörtdivan'ım. Sen elinden gelenin en güzelini yaptın. Daha nasıl olabilirdi ki? Seni seveni sahiplendin. Kendine çekmeyi başardın. Tuttun onu. Her türden güzelliğini gözlerinin önüne serdin. Bir gün de aç ve açıkta koymadın. Bir yavruyu besler gibi besledin. Ah güzel Dörtdivan! Daha ne olabilirdi, bundan güzel ne yapılabilirdi! Sen en güzelini en güzel şekilde yaptın.
Anlamak isteyene anlattın, seveni sevgiyle karşıladın. Sana bühtan edenlere en güzel karşılığı verdin. Sustun. Hem de ne güzel sustun. Daha güzeli ne olabilirdi! Kızmadan, kırmadan hem de... Ben senin gibi olamadım. Kızana kızdım, seveni sevdim.
Tarlalarında yürüdüm çok zaman sakinleşeyim diye. Türbelerinde huzur buldum. Karla kaplı nefis dağlarını seyrettim. Çiçeklerini kokladım. O güzelim yayla sularından içtim. Köylerini gezdim. Ormanlarını dolaştım. Daha güzeli ne olabilirdi! Sen seni seveni en güzel biçimde ağırladın ve onu aziz tuttun. Elin dar olsa da gönlün geniş. Bunu gösterdin. Daha güzeli ne olabilirdi! Sen en güzelini, en iyisini yaptın.
Sana hor bakanlara hiç bir karşılık vermediğin hâlde derinden derine üzüldüğünü benden başka duyan var mıydı? Üzgündün sen Dörtdivan. Bir dost arıyordun kendine. Onu buldun. En güzel biçimde çektin onu kendine. Bırakmayı hiç istemedin. Zaten bırakmadın. O da seni bırakmadı. Seni sevdi, hem de çok derinden sevdi seni Dörtdivan. Anlatmak değil anlamak istedi seni ve kendini. En güzel karşılığı verdin. Daha güzeli ne olabilirdi! Sen en güzelini yaptın. Yapabileceğini ve elinden gelenin en iyisini...