Bizim bu diyarların güzelliğine nihayet yok. Güzel, ne kadar güzel olsa onu görecek bir göz, sevecek bir gönül gerek. Biz de bundan olsa gerek memlekete geldikçe Ordumuzun birçok güzelliğini tekrar tekrar görüp yaşamayı istiyoruz ve yeniden yeniden yollara düşüyoruz.
Bugün de Fatsa'ya ve Ünye'ye uzanalım istedik. Fatsa'ya gelince caddelerde sokaklarda bir müddet yürüdükten sonra sahile geldik. Güneşli bir günde denizi seyredip bu mis gibi havayı ciğerlerimize çekelim dedik.
Deniz sakin sayılırdı. Mavinin tonları yine çok güzeldi. Denizin mavisi ötede dağların yeşiline kavuşuyordu. Martılar etrafımızda uçuyor, denizin sesi bir ninni gibi beni maziye davet ediyordu. Biraz sakin sakin denizi seyrettim. Bu derinlikte neler neler var! İnsan bunu duyuyor fakat hissedilenleri lisana dökmek çok zor. İnsanın dışarıya baktığı hâlde içeriye döndüğü en yoğun hâllerden biri bir deniz kenarında yaşanır. Fatsa'ya geldiğim zaman denizin beni kendine çekmesinin bir sebebi de bu olsa gerek. Yalnız bu denizde birikmiş ilhamın duyulup satırlara dökülmesi gerekir. Bilmiyorum, belki de denizin talebi böyledir.
Fatsa'da sahilde birkaç yerde vakit geçirdikten sonra Ünye'ye doğru uzanıyoruz. Niyetimiz önce Yunus Emre'nin makamını, sonra da saz ve söz ehli öğretmen Hüseyin Emirosmanoğlu hocamızı ziyaret etmek.
Yunus Emre makamı yüksekçe bir yerde. Burada bir müddet kalıyoruz. Ünye'yi ve denizi seyretmek buradaki maneviyatla birleşince daha bir derin ve güzel oluyor. Ziyaretten sonra Hüseyin Hoca'ya doğru yollanıyoruz. Bir müddet sonra sazın ve sözün erbabı bir öğretmenle buluşuyoruz. Bizi fakirhane dediği, kücük fakat sıcacık bir ortamda başka misafirlerle birlikte ağırlıyor Hüseyin Hoca. Yanan güzinenin sıcağı ortama hatıra yüklü bir hava katmış. Müştereklerinizin olduğu insanları çok önceden tanıyormuşsunuz hissine sahip olursunuz genelde. Sosyal medyada sazını ve sesini dinlediğim, şiirini okuduğum Hüseyin Hocam için de bu bende böyle oldu.
Burada bir müddet oturduktan sonra izin isteyip Çatalpınar'a dönmek üzere yola çıktık. Arabayla Ünye'nin içinde bir müddet gezdikten sonra sahile indik. Nefis bir gün batımının eşliğinde Fatsa'ya ve oradan da Çatalpınar'a geldik. Hatıra ve aşinalık yüklü bir günü daha böylece heybemize emanet edebildik.