Herkesin dengeli beslenmek gerektiğini konuştuğu bir zamanda dengenin kendisi üzerine düşünmeye başlamıştım. Anladım ki, denge her yerde gereklidir ve aslında bu kelime bütün bir hayatın da özüdür. Güneş sistemindeki ufacık bir dengesizlik herhalde dünyadaki bütün bir yaşamın son bulmasına sebep olabilirdi. Canlıların gen dizilimindeki bir aksama, varlık sahasına çıkan her canlının ve hayatın âhengini sonu tahmin edilemeyecek bir biçimde bozup değiştirilebilirdi. Bu sebeple dengenin yaşam için çok şey demek olduğunu ifade edebiliriz.
İnsan yaşamı da bir denge üzerine kuruludur. Denge, yaşadığımız hayatın kalitesini de tayin eden sihirli bir kelimedir. Denge olmayınca yaşamımızda bir dizi aksamanın, üzüntünün ve pişmanlığın baş göstermesi işten bile değildir. Fakat, iletişim araç gereçlerinin hızla geliştiği bir zamanda ilk coşkunluğun verdiği şaşkınlıkla olsa gerek dengenin hayatımızdan çekilip gitmeye başladığını gördük. Çağımız için muhteşem imkânlar sunan bu şeyler ne yazık ki çoğu kimseye zarar verici ve onları kontrol edici bir görev üstlenmiş durumda artık. İnternetteki sonsuz içerikle vaktini dolduran, diğer meşguliyetlere pek vakit ayıramayan, hayatının merkezine oyunu ve eğlenceyi koyan, spor yapmaya ve kitap okumaya vakit ayırmayan, sevdikleriyle vakit geçirmeyen insanların hayatında dengenin kaybolduğu söylenebilir.
Esasında denge kaybı dünyanın şimdilik ortada pek görünmeyen, fakat artık iyiden iyiye kendini hissettiren ciddi meselelerinden birisi. Vaktinin çoğunu elindeki telefonda kaybolarak geçiren öğrencinin hayatında bir dengeden söz edilemez. Laf kalabalığının anlamın önüne geçtiği yerlerde de... İkide bir söylenen siyasi kutuplaşmanın olduğu bir yeri denge konusu, tasını tarağını toplayarak terk etmiştir. Diğeri bitmeden öbürüyle sigarasını yakan adamın sağlığında da elbette denge aranmaz.
İşin ilginç tarafı kim, nede aşırı giderse onu kendine bir imtihan, bir zorluk hâline getiriyor. Bir taraftaki dengesizlik başka bir yandaki dengesizliği hazırlıyor. Ta ki, yeniden dengeyi bulana kadar... Bu, üzerine bir nesneyle vurduğumuz suyun tekrar eski hâline dönmesi gibi bir şey. Denge bulunana kadar elbete dalgalanmalar ve çalkantılar birbirini kovalıyor.
Denge hayatın özündeki bir ölçü olduğuna göre onu görmezden gelemeyiz. İnsan maddî bir âlemde yaşamakla beraber bir yönüyle de özüne dönük. Dolayısıyla o, sevgiye, muhabbete, düşünmeye, okumaya, anlamaya, sevdikleriyle beraber olmaya da vakit ayırmalı. Böyle yapmayan birinin hayatında dengeden söz edilebilir mi?